Arıcılık alanında araştırmalarını sürdüren uzmanlar, iklim değişikliği ve kuraklığa maruz kalmadan bal ve arı ürünleri üretimine devam edebilmek için yerli ırk arıların kullanılmasını önerdi.
AA & Ensonhaber
Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Arıcılık Geliştirme-Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde (AGAM) uzman akademisyenler, arıcıların üretimini ve arı ürünlerinin kalitesini artırmak, insan sağlığına olan etkilerini belirlemek, hastalıklar ve parazitlerle etkili mücadele yöntemleri geliştirmek amacıyla uygulamalı çalışmalar yapıyorlar. Bu çalışmalarda, yeni ürün, yöntem ve teknolojiler üzerine yoğunlaşıyorlar.
BUÜ AGAM Müdürü Prof. Dr. İbrahim Çakmak, son yıllarda kış aylarının ılık geçmesi nedeniyle yaşanan arı ölümlerinin hem dünyada hem de Türkiye’de ortalamanın üzerinde olduğunu söyledi.
Yabancı arılar, yerli ırkları bozuyor, verimi düşürüyor
Ilık geçen kışlarda arıların kovandan çıkarak ömürlerini erken tükettiğini belirten Çakmak, yaz ve kış mevsimlerinin normalin dışında geçmesi sebebiyle ilkbaharın başında kovanlardaki arı mevcudunun hızla düştüğünü gözlemlediklerini anlattı.
Yerli arı ırkı ve yöresel ekotiplerin kullanılmaması durumunda ölümlerin daha fazla olacağını ifade eden Çakmak,
Ülkemizde kullanılan yabancı ırkların da burada çok önemli negatif bir etkisi var. Yabancı ırkları kullandıkça ırklar arası çaprazlamalarda hırçınlık artıyor. Yani bu arılar normalden çok daha hırçın. Kısa dönemli verimlerine bakarak arıcılar bu tip arıları tercih ediyor ve bunlar bizim ekotiplerimizi de bozuyor.
dedi.
“Herkes kendi bölgesindeki arılarla üretim yapmalı”
Çakmak, gelecekte iklim değişikliğiyle ilgili büyük felaketler yaşanabileceğinin öngörüldüğünü dile getirdi.
Yerli ve yabancı ırkları bu konuda karşılaştıran Çakmak,
İklim değişikliğiyle beraber en önemli konulardan biri; herkesin kendi bölgesindeki yöresel ırk ve ekotiplere dönmesi gerekiyor. Bunlar her şeyden kurtulacaklar demiyorum ama öbürlerine göre daha dayanıklı olacaklar. Anadolu arısının en önemli özelliklerinden biri dayanıklı olması. Bizim bu özelliği kullanmamız gerekiyor.
değerlendirmesini yaptı.
“İklim değişikliğinden en çok etkilenen çiftlik hayvanları arılar”
Çakmak, BUÜ AGAM’da ana arı üretmelerinin en önemli nedeninin, yabancı ırklara kıyasla daha dayanıklı olan ve bölgesine hızla uyum sağlayabilen Anadolu arısını arıcılara tanıtmak olduğunu bildirdi.
İlkim değişikliğinin bitkilerdeki nektar akışının azalmasına da yol açtığına değinen Çakmak,
Çiçeklenmeyi görüyoruz ama beklenen nektar akışı yok. Bitkiler de aynı şekilde iklim değişikliğinden etkileniyor. Bu sefer ne oldu? Bitkiler önden, arı biraz arkadan. Arı o nektar akımını yakalayamıyor. Arılar her açıdan olumsuz etkileniyor.
diye konuştu.
Çakmak, yağmur zamanları, rüzgarın etkisi, sıcaklık ve nem gibi faktörlerin arıcılıkta oldukça önemli olduğu bilgisini verdi.
Diğer çiftlik hayvanlarına göre arıların anormal hava koşulları ve iklim faktörlerinden daha fazla etkilendiğine dikkati çeken Çakmak, şöyle devam etti:
Çünkü arıları tavuklar gibi kümeslerde tutmuyoruz. Dolayısıyla dışarıda kovandalar, özgür bir şekilde çıkıp farklı yerlerde uçabiliyorlar. Çiftlik hayvanları içinde iklim değişikliğinden en çok etkilenen canlıların başında arılar geliyor. Bu yüzden bu konuda çalışmalar yapılması lazım. Sadece arı ürünlerinden bahsetmiyorum üretimde de düşüklükler var. Hastalıklar, zararlılar açısından da yine arıların olumsuz etkilendiğini görüyoruz. Bütün bunlar için ülkemizde yeterli araştırmacı yok. Özellikle sahada çalışan genç elemanlara ihtiyacımız da var.
“Kovanın içinde yapay zekayla beraber otomasyon sistemi kullanmak zorundayız”
Prof. Dr. İbrahim Çakmak, Türkiye’nin Çin’den sonra arı kolonisi bakımından dünyada ikinci sırada yer aldığını belirtti.
Türkiye’de bu konuda araştırmacıların sayısının artırılması, bal ve arı ürünleri üretiminin iklim değişikliğine maruz kalmadan sürdürülebilmesi için risk analizi ve “B planı” oluşturulması gerektiğini anlatan Çakmak, şunları kaydetti:
Hızlı iklim değişikliğinde veya olağanüstü iklim faktörlerinden arıları korunmak için biz yapay zekadan yararlanmak zorundayız. Yani kovanın içinde artık teknolojiyi kullanmak zorundayız. Kovanın içindeki mevcudu, besin durumu, hastalıkları, sıcak, soğuk yani bütün bu olabilecek değişken faktörlere karşı kovanın içinde yapay zekayla beraber otomasyon sistemi kullanmak zorundayız. Hastalıkların otomatik sistemler üzerinden kontrol edilebilmesi, soğuk, sıcak, arı için olabilecek optimum sıcaklık ve nem faktörleri, kovan içinde yine otomatik olarak düzenlenmek zorundayız. Bu konuda artık çalışmalara hız vermek lazım.
Çakmak, arıcılara iklim değişikliğiyle mücadelede nektar akışının az olması nedeniyle şeker şurubuyla besleme yapmalarını ve büyük yemliklerin içine 2-3 günde bir su doldurmalarını tavsiye etti.