Avrupa ve ABD kamuoyu, dünyanın hemen her yerinde yükselen aşırı sağı akademik, siyasi, ekonomik ve kültürel; kısacası tüm açılardan tartışmaya devam ediyor.
ABD ve Avrupa’da aşırı sağ genellikle işçi sınıfının savunucusu, ‘unutulmuş’ insanların temsilcisi ya da sanayi devrimi sonrasının alt sınıf temsilcisi olarak tasvir ediliyor. İddiaya göre işçi sınıfları aşırı sağa akın ediyor çünkü ‘sol’ onlara ihanet etti. Dahası, aşırı sağ partilerin istihdam hakları gibi sosyoekonomik konularda sola kaydığı ve ‘yeni işçi sınıfı partileri’ olarak sosyal demokrat partilerin yerini aldığı iddia ediliyor.
Avrupa’daki sosyal demokrat elitler de dahil olmak üzere bu söylemin popülerliğine rağmen, İngiliz Guardian gazetesine göre işçiler aslında aşırı sağ partilere değil, ana akım sağa veya Yeşillere akın ediyor. Gazeteye göre aşırı sağ partiler ‘solcu’ görünseler de, hala sağcı işçi karşıtı politikaları destekliyor.
Aşırı sağcı grupların bir dizi sosyoekonomik konudaki oy verme kalıplarını analiz eden Guardian, özellikle Avrupa Parlamentosu’nda yer alan iki aşırı sağcı grubu ele aldı: Marine Le Pen’in Ulusal Birlik’ini de içeren ve artık dağılmış olan Kimlik ve Demokrasi (ID) grubu ile İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin partisi İtalya’nın Kardeşleri’nin hakim olduğu Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri (ECR). Ayrıca Macaristan’da bu yaz yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinden sonra ID’nin gayri resmi halefi olarak kurulan yeni Avrupa için Vatanseverler’in (PfE) başında bulunan Viktor Orbán’ın Fidesz partisi de incelendi.
Analiz, tüm aşırı sağ partilerin; işçilere yeterli asgari ücret ödenmesi, ücretlerde şeffaflığın sağlanması, kaliteli stajyerlik imkanları ve çok uluslu şirketler için küresel bir asgari vergi belirlenmesi de dahil olmak üzere işçi haklarıyla ilgili sekiz konudaki yaklaşımını inceledi.
Kendi içinde bölünen aşırı sağ grupları
Analize göre, aşırı sağın kamuoyunu inandırmak istediğinin ve giderek daha fazla başarılı olduğunun aksine, genel politika kalıpları, sol bir duruş bir yana, sosyoekonomik konularda işçi yanlısı bir duruşa işaret etmediğini gösteriyor. Tam tersine, Guardian’ın incelediği sekiz konunun neredeyse tamamında aşırı sağın oy verme davranışı ve söylem inşası, işçi haklarına düpedüz düşmanca olmasa da kayıtsız bir duruşa işaret ediyor. Çarpıcı örneklerden biri olarak ücret şeffaflığının açıkça reddedilmesi ve özellikle ID grubu üyeleri arasında yeterli asgari ücretlerle ilgili AB yasa tasarısına karşı çıkılması gösteriliyor.
Daha da önemlisi, Avrupa Parlamentosu’ndaki diğer siyasi grupların oy verme davranışlarının tam aksine, aşırı sağ partiler arasında oy verme kalıplarında önemli farklılıklar var. Çoğu siyasi grup sosyoekonomik konularda neredeyse oybirliği ile oy kullanırken, iki aşırı sağ grup (özellikle ECR) oldukça bölünmüş durumda.
Örneğin, AP milletvekillerinin yüzde 92’sinin desteklediği AB çapında asgari bir kurumlar vergisi oranı önerisi konusunda ID ve ECR’dekiler büyük ölçüde bölündü. Almanya’nın aşırı sağcı partisi Alternative für Deutschland (AfD) dahil olmak üzere üç ID partisi yönergeye karşı oy kullanırken, üçü lehte oy kullandı ve ikisi çekimser kaldı. ECR’de ise 10 aşırı sağcı partinin yarısı aleyhte oy kullanırken, dördü çekimser kaldı ve sadece biri lehte oy kullandı. Gruplar arasındaki zayıf oy verme disiplini, sosyoekonomik konuların aşırı sağ için temel bir mesele olmadığını gösteriyor. İlginç bir şekilde, Macaristan’daki Fidesz’in genel oy verme davranışı her iki gruba da uymuyor ve genel olarak AB genelinde küresel şirketler için asgari vergi belirleme fikrine diğer aşırı sağ partilerden biraz daha az olumsuz yaklaşıyor.
Bir diğer ilginç nokta ise, İtalyan Lega (ID), İtalya’nın Meloni Kardeşleri ve Yunan Çözümü (ECR) gibi güney Avrupa aşırı sağ partileri işçi hakları konusunda en olumlu oyu kullanan partiler. İsveç Demokratları, Estonya Muhafazakâr Halk Partisi ve Danimarka Halk Partisi ise en olumsuz oyu veren partiler. Buu durum şüphesiz ülkelerinde halihazırda var olan güçlü işçi haklarına karşı bir tepki.
İşçi hakları öncelikleri değil
Araştırma ECR’nin sosyoekonomik konuları ID üyelerinden daha fazla vurguladığını gösterse de, aşırı sağ partilerin oy verme kalıplarındaki farkın miktarı ve zayıf oy verme disiplini, işçi haklarının ikincil kaldığını doğruluyor.
Kısacası Guardian’ın araştırması, aşırı sağın giderek sola kayan söylemlerle işçi haklarını savunduğunu iddia ettiği halde çoğunlukla bu hakların altını oymak için oy kullandığını öne sürüyor. Araştırmada Guardian, sadece aşırı sağın işçi yanlısı olarak gösterilmesinin en iyi ihtimalle genelleme olduğunu, en kötü ihtimalle ise gerçekte yanlış olduğunu belirtmekle kalmıyor; aynı zamanda aşırı sağın sadece ne söylediğine değil, daha da önemlisi ne yaptığına bakılması gerektiğinin altını çiziyor.
Gazetenin genel analizi ise şu:
“Aşırı sağ işçi karşıtıdır, bu da onu sadece iltica ve göç konusunda değil, aynı zamanda sosyoekonomik konular söz konusu olduğunda da sağcı yapar.”