Çağın en yaygın iletişim araçlarından olan sosyal medyanın kullanımı 7’den 70’e tüm yaş gruplarında genişliyor. Sosyal medya platformlarının kullanım oranlarının artması ile beraber özellikle çocuklar üzerinde sebep olduğu olumsuz etkiler de devlet kurumları ve kamuoyu tarafından eleştirilerin odağında yer alıyor. Başta İtalya ve Avustralya olmak üzere bazı ülkeler çocukların sosyal medya kullanımına kısıtlama getirmeye hazırlanıyor.
Vakıf üniversitesinde İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi olan Doç. Dr. Korhan Mavnacıoğlu, 2020’de dünya çapında 3,6 milyar kişinin aktif sosyal medya kullanıcısıyken, 2025 yılına kadar bu sayının 4 milyarı aşacağının tahmin edildiğini söyledi.
Çocuklar ve gençlerin dijital dünyada oldukça fazla zaman harcadığını anlatan Mavnacıoğlu, “Üstelik çocuk, henüz gerçek hayatta pratiğini kazanmadığı bir iletişimin içine giriyor. Kişisel verilerini paylaşıyor, tanımadığı insanlarla diyalog kurabiliyor. Bu da siber güvenlik ve zorbalık risklerini gündeme getiriyor. Diğer yandan çocuğa ait kişisel verilerin pazarlama amacıyla toplanıp işlendiğini de biliyoruz. Bu durum haliyle aileler için tedirginlik yaratmanın yanı sıra aile içi iletişim çatışmalarına da neden olabiliyor” diye konuştu.
Mavnacıoğlu, çocukların sosyal medyadan tamamen uzaklaştırılmasının ya da yasağın çözüm olmadığını belirterek, çocukları dijital dünyadaki faydalardan yararlanma becerisi yüksek şekilde donatmak gerektiğini anlattı.
“ÇOCUKLAR DİJİTAL PLATFORMLARDA TÜKETİME DEĞİL ÜRETİME TEŞVİK EDİLMELİ”
Çocukların sosyal medyada ya da diğer dijital platformlarda geçirdikleri sürenin, tüketime değil üretime yönelik teşvik edilmesinin önemli olduğuna dikkati çeken Mavnacıoğlu, “Çocukların, özellikle okul öncesi dönemde, dijital ekran kullanım davranışlarında önemli ölçüde ebeveynlerini rol model aldığı unutulmamalı. Dolayısıyla ailelerin yasakçı bir anlayıştan ziyade öncelikle kendi dijital kullanım alışkanlıklarını gözden geçirmesi önem taşıyor” dedi.
Mavnacıoğlu, bu aşamada gerek aile gerek okul ortamında dijital ve sosyal medya okuryazarlığının hedeflenmesi gerektiğine işaret ederek, “Geçmiş yıllarda sıklıkla gündeme gelen medya okuryazarlığı eğitimlerinin, dijital medyayı da kapsayacak şekilde müfredatta yer alması önem taşıyor. Başta da belirttiğim gibi yasaklamaktan ziyade; teşvik, örnek rol model ve doğru kullanım davranışlarının çocuğa aktarılması gerekiyor. Üstelik sosyal medya okuryazarlığı eğitimlerinin sadece çocukları değil ailelerini kapsayacak şekilde yaygınlaşması gerekiyor” dedi.
“ÇOCUĞU RİSKLERDEN KORUYACAK ŞEKİLDE DONANIMLA YETİŞTİRMEK ÖNEM TAŞIYOR”
Önemli olanın dijital dünyanın içinde çocuğu ve çocuğun menfaatlerini koruyacak şekilde düzenlemeler yapılması olduğuna değinen Mavnacıoğlu, “Çocuğu, kişisel verilerinin korunması, siber güvenlik, siber zorbalık ve diğer dijital risklerle minimum düzeyde karşılaştırmak ve kendisini bu risklerden koruyacak şekilde donanımla yetiştirmek önem taşıyor. Sonuç itibarıyla, dijital teknolojinin içine doğan, ‘dijital yerli’ olarak adlandırdığımız ve yapay zekaya yön verecek olan bu kuşağın, dijital dünya ile günlük yaşam pratikleri arasındaki dengeyi sağlaması için başta aile olmak üzere eğitimcilerin de çaba sarf etmesi gerekiyor” diye konuştu.