Narin Güran cinayetinin sırrı çözülmeye çalışılıyor. Değişen ifadeler ve yapılan soruşturmalarda hep yeni detaylar ortaya çıkıyor. Narin’in cinayetinde yaşanan karmaşa, her soruşturmanın kendine has örgüsünü bir kez daha gözler önüne serdi. Her cinayetin ve her olayın örgüsü farklıdır ve polisiye taktikler de bunun için vardır. Her olaya aynı klasik taktiklerle yaklaşılmaz. İstanbul polisinin “Her suç ayrı bir soruşturma taktiği ile soruşturulur” yaklaşımı, inanılmaz olayların çözümünü sağlamıştır. İşte bunlardan biri de 2008 yılında yaşandı.
KAYIP ÇOCUK İHBARI
Tarih yaprakları 22 Kasım’ı gösteriyordu. Polis karakoluna giden bir aile, ilköğretim 5. Sınıf öğrencisi 11 yaşlarındaki erkek çocuklarının kaybolduğunu ve kendisinden haber alamadıklarını söyledi. Yapılan başvurunun ardından karakol polisi, gerekli birimlere başvuruyu gönderdi. Evin önünde kaybolduğu iddia edilen çocuğunun nereye gittiğine bakıldı ancak bir şey bulunamadı.
AİLE TELEVİZYONLARDAN YARDIM İSTEDİ
Kayıp çocuğun ailesi, bir umutla bir televizyon kanalına hemen her gün katılarak yetkililerden ve vatandaşlardan yardım istedi. Çıktıkları programda, çocuklarının hayatından endişe ettiklerini gözyaşlarıyla anlattı. Küçük çocuğun kaybolmasının ardından mahallede ev ev dolaştıklarını, ancak hiç kimsenin küçük çocuklarını görmediğini anlatan anne, baba ve ablanın acısı Türkiye gündemine oturdu.
GASP BÜROYA VERİLDİ
O dönem Asayiş Şube Müdürlüğü’ne bağlı Gasp Büro Amirliği, İstanbul’da inanılmaz işler yapıyordu. Birçok önemli gasp çetesi çökertilmişti. Gaspçılara aman verilmiyordu. Suçlulara göz açtırmayan Gasp Büro, İstanbul’un gözde bürosuydu. Gasp büronun eski polis diliyle İkinci Şube’nin ikinci ağır kısmıydı. Gündem olan küçük çocuğun kayıp dosyası, emniyet müdürünün talimatıyla Gasp Büro Amirliği’ne verildi. Ne olduğu belli olmayan bu çocuğun dosyasına artık Gasp Büro Amirliği ekipleri bakacaktı.
“BÖLGE AMİRİMİZ İZİNDEN ÇAĞRILDI”
Filmleri aratmayan bir çalışmaya dönüşecek olan kayıp çocuk soruşturmasında Gasp Büro’nun deneyimli polis memurlarından biri olan Birol Turan yer aldı. Emekli polis memuru Birol Turan, çalışmaya başladıklarını belirterek “Bu çok önem arz eden bir olay olmuştu. Bölge amirimiz Oktay Kapsız izindeydi. Bu yüzden izinden çağırıp kendisinin ekibin başına gelmesini istediler. O da izinden dönüp ekibimizin başına geldi. Ve biz mahallenin profilini ortaya çıkardık. Tabii evin çevresindeki tüm inşaatlar, kanalizasyon çukurları ve boş binalarda arama yaptık. Ancak çocuktan haber yoktu” dedi.
AİLE MERCEK ALTINA ALINDI
Kurulan özel ekip çalışmaya başladı. Türkiye kayıp erkek çocuğa kilitlendi. Çocuğu sokakta gören kimse yoktu en son gören kişi 17 yaşındaki ablasıydı. Ablası, küçük çocuğu en son evin önünde top oynadığını gördüğünü ve ondan sonrasını göremediğini söylemişti. Ayrıca mahalledeki şüpheliler de incelendi ancak bir bulgu ortada yoktu.
AİLENİN SABIKA KAYDI VARDI
Emekli polis memuru Birol Turan, tüm aile bireylerini incelemeye aldıklarını belirterek, elde ettikleri bilgilere göre, ailenin birçoğunun suç kayıtları olduğunu söyledi. Bu tür soruşturmalarda yöntemin çok önemli olduğunu anlatan Turan şöyle devam etti: “Biz bu çocuğun artık öldürüldüğünü düşünüyorduk. Çocuğun bulunduğu mahalleden kaybolması için bir neden yoktu. Kameraları inceledik çevreyi araştırdık. Bu çocuk belki sokağına dışına bile çıkmamıştı.”
BEDEN DİLİ İNCELENDİ
Soruşturmanın başında aile bireylerinin ifadelerine başvurulmuştu. İfadelerde şüpheli bir durum yoktu. Günlerdir televizyon programına çıkan aile bu kez farklı bir yöntemle incelenmeye alındı. TV’de yayınlanan programlarda ailenin beden dili incelendi. Uzmanlar, anne ve babanın söylemlerinin aksine ablanın olaya ilişkin anlatımlarında çelişkiler olduğunu ve beden dilinin diğer aile bireylerine göre daha panik halinde olduğunu, sürekli elleriyle oynayarak, gözünü kameralardan kaçırmaya çalıştığını fark etti. Ancak bu detay, kaybolan çocuğun bulunması için yeterli bir delil değildi.
CANLI DİNLEME YAPILMAYA BAŞLANDI
Yaptıkları araştırmalarda, çocuğun aile bireylerinden biri tarafından öldürüldüğünü düşündüklerini belirten Turan “Oktay amirimizin talimatıyla, tüm aile bireyleri, amcası dayısı şusu busu herkes dinlemeye alındı. Sadece dinleme değil fiziki takip de yapmaya başladık.” dedi.
ŞÜPHELİ AİLE AMA KATİL BİR KİŞİ
Merak edilen çocuğun akıbeti ne olmuştu? Öldürüldüyse cansız bedeni neredeydi? Neden bulunamıyordu? Tüm bu soruların cevabını Hollywood filmlerini aratmayan bir çalışmayla çözecek olan Gasp Büro’nun o kurulan özel ekibi verecekti. Çocuğun öldürüldüğünü düşünen polis, diğer aile bireylerinden habersiz, biri bu cinayeti işlediyse onu ortaya koymaya çalışıyordu.
CESET EVİN İÇİNDE
Polise göre kaybolan küçük çocuğun cansız bedeni evin içinde bir yere saklanılmıştı. Turan, şöyle devam etti: “Biz çocuğun evde öldürüldüğünü tahmin ediyoruz. Ancak bu cinayetin şüphelisi tek kişi ve onun da abla olduğunu düşünüyorduk. Eğer biz evde arama yapsak ve çocuğun cansız bedenini bulsak bütün aile şüpheli olacaktı. Ve herkes bütün aileyi katil görecekti. Biz gerçekten olayla ilgisi olmayan aile bireyi varsa onların da zarar görmesini istemedik. O yüzden çok titiz çalışıyorduk.”
“EVDE AĞIR KOKULAR GELDİ”
Dosyanın karmaşık bir hal almasını engellemek için doğru hamleler yapmaya çalıştıklarını belirten emekli polis memuru Birol Turan, şöyle devam etti: ‘Dinleme yaptığımızda haklı olduğumuz çıkmaya başladı. Evde ağır kokular konuşulmaya başlandı. Abla fareler ölmüş olabilir deyip gidiyor naftalin alıp eve götürüyor. Biz artık küçük çocuğun bedeninin o evde olduğunu kesin karar verdik.”
“ÇOK FARKLI YÖNTEM UYGULADIK”
Özen, müdürlerinin bu ağır koku olayını duymaları üzerine hemen eve baskın yapılıp aranmasını istediklerini belirterek, “Evi arama işine bizim amirimiz Oktay Kapsız karşı geldi. Biz içeri girip cesedi bulursak, bütün aile suçlu çıkar. Bize göre, katil abla ve diğer aile bireylerinin haberi yok bunda. Biz diğer aile fertlerini bu zan altında bırakamayız’ dedi” ifadelerine yer verdi.
Soruşturmanın başında bölge amiri Oktay Kapsız vardı. Kapsız, müdürlerine “Müdürüm beni izinden çağırıp bu olayı çözün dediniz. Bırakın kendi yöntemimle çözeceğim” dedi. Bu karşılıklı konuşmaların ardından bölge amirinin dediği oldu.
EV ARAMASI YAPILMADAN GÖZALTI YAPILDI
Bu soruşturmada belki ilk kez şöyle bir uygulama yapıldığını belirten Birol Turan, o ilk kez yaşanan detayları şöyle anlattı: “Biz aile için savcılıktan gözaltı kararı aldırdık. Genelde tüm gözaltılarda evlerde de arama yapılıyordu. Biz amirimizin isteğiyle ev araması yapmadık. Savcı bey de şaşırdı. Evi aramayacaktık. Gittik aileyi gözaltına aldık. Şubeye getirdik.”
AMAÇ ABLAYA İTİRAF ETTİRMEKTİ
İstanbul polisi her suç ayrı bir soruşturma taktiğini gerektirir tarzıyla çalışıyordu. Bu önemli vaka da bu yöntemlerden biriydi. Aile bireyleri dahil 15 kişi gözaltına alındı. Amaç insanları hareketlendirmek ve abladan itiraf alabilmekti. Abladan alınacak bir itiraf sonrası eve gidip arama yapılacaktı. Taktik buydu.
ABLA İTİRAF ETMEDİ
Tüm aile bireyleri Gasp masasında sorgulandı ve ifadeleri alındı. Abla hariç tüm aile bireylerinin ifadelerinde çelişen bir durum yoktu. Bir tek ablanın ifadelerinde çelişkiler vardı. Abla gözaltında çok az kalsa da itirafta bulunmadı. Ancak itiraf noktasına getirilmişti.
“SEN İSTEMEYEREK ÖLDÜRDÜN BİLİYORUZ”
Aile bireylerinin ifadelerini tek tek aldıklarını ardından serbest bıraktıklarını belirten deneyimli isim Birol Turan, olayın kırılma noktasını şöyle anlattı: “Ekip amirimiz Kapsız, ablaya ‘Şimdi seni buradan hepsiyle birlikte bırakıyorum ama git bu gece evinde uyu bu vicdan azabıyla zaten uyuyamıyorsundur ama yarın beni ara ve vebalden kurtul ve bu işi bitsin artık senin istemeyerek kardeşini öldürdüğünü biliyorum bu aramızda’ diyerek telefon numarasını verdi.”
“ABİ GELİN BENİ ALIN”
Bu konuşmadan bir gün sonra kendilerinin ev civarında çalışma yaptıklarını anlatan Turan, ablanın itiraf telefonunun geldiğini söyleyerek “Abla saban 10 gibi ağlayarak amirimiz Kapsız’ı aradı. ‘Abi ben evin yanındayım gel beni al kardeşimi ben öldürdüm’ dedi. Amirim kıza kendisinin eve girmemesini ve geleceğini söyledi. Aile duyarsa biz yetişmeden ablaya zarar verir diye amirimiz de geldi hızlıca kızı aldık. Arabada konuştuk.”
CANSIZ BEDEN ÇEYİZ SANDIKTA ÇIKTI
Cesedin yerini soran polislere, ağlayarak, “Odamda başucumdaki çeyiz sandığının içinde” cevabını verdi. Gelen bu itiraf üzerine savcılığa olay bildirildi. Savcılığın talimatı üzerine eve gidip arama yapıldı. Kayıp küçük çocuğun cansız bedeni tam 29 gün sonra 17 yaşındaki ablanın çeyiz sandığında çıktı.
KARDEŞİ TEHDİT EDİNCE ÖLDÜRMÜŞ
Ortaya çıkan detaylar cinayetin nasıl işlendiğini de gün yüzüne çıkardı. Ablanın verdiği ifadeye göre, küçük çocuk, ablasını erkek arkadaşıyla görüşürken gördü. Ve bunu babasına söylememek karşılığın da para aldı. Bu para isteği sık sık yapılmaya başlandı.
ÖLDÜRÜP ÇEYİZ SANDIĞINA KOYMUŞ
Olay günü evde, küçük çocuk ablasından yine para istedi. Kardeşinin bu isteğini yerine getirmeyen abla, iddiaya göre, kardeşi tarafından yeniden babasına söyleme tehdidinde bulunuldu. Buna sinirlenen abla, mutfaktan aldığı bıçakla kardeşini bıçakladı. Kanlar içinde yere yığılan 11 yaşındaki çocuk, hayatını kaybetti. Abla, kardeşinin bedenini hemen çeyiz sandığının içine koyarak sakladı. Ardından mutfaktaki kanları gidip temizledi.
KOKU GELİNCE AİLENİN DİKKATİNİ DAĞITTI
Çocuğun ortadan kaybolduğu ortaya çıkınca, abla kardeşini en son sokakta top oynarken gördüğü yalanını söyledi. Ardından evde kokular gelmeye başlayınca, ‘evde fare ölmüştür onun kokusudur’ dedi. Ardından naftalin alarak kokuyu bastırmak istedi.
“HER CİNAYETİN ÖRGÜSÜ VE TAKTİĞİ BAŞKADIR”
Bu olayı çok farklı bir taktikle çözdüklerini anlatan yılların tecrübeli ismi emekli polis memuru Birol Turan, her olayın ve her cinayetin örgüsünün farklı olduğunu söyledi. Turan “Her olayın örgüsü farklıdır ve polisiye taktikler bunun için vardır. Amirimiz Kapsız, burada çok farklı bir taktik kullandı. Her olayda klasik taktik uygulanmaz. Klasik taktik uygulamış olsaydık. Bu soruşturmada bütün aile bireyleri katil olarak görülürdü. Biz burada onu yapmadık. Biz gidip hemen çocuğun cansız bedenini bulurduk. Ancak katilin kim olduğu şaibeli kalacaktı.”