Salı günü patlayan çağrı cihazları, çarşamba günü patlayan telsizler ve ardından hala devam eden yoğun İsrail bombardımanı… İsrail’in bu hafta Hizbullah’a yönelik saldırıları, iki taraf arasında 11 aydır süren savaşta önemli bir tırmanış anlamına geliyor.
İsrail ve Hizbullah yaklaşık bir yıldır, çoğunlukla İsrail-Lübnan sınırı boyunca, topyekûn bir savaşa dönüşmeyen çatışma yürüttü. Şimdi ise İsrail daha riskli bir oyunun ilk hamlesini yaptı. Hizbullah’ı geri adım atmaya zorlamak ve sindirmek için saldırılarının yoğunluğunu belirgin bir şekilde artıran İsrail, tam tersi bir sonucun ortaya çıkma ihtimaline de davetiye çıkarıyor: Hizbullah’ın dizginlenemez bir kara savaşına dönüşen bir çatışmada daha agresif karşılık vermesi.
“Saldırılar derinleşiyor”
İsrail Cumhurbaşkanı Herzog sorumluluğu reddetse de bilinen o ki, İsrail Hizbullah’ın iletişim cihazlarını sabote etti. Ülkede teknolojik aletlere karşı bir anksiyete hakim. Savaş uçakları Lübnan’ın güney bölgesini nadir görülen bir şiddetle vurdu ve hala vurmakta. İsrail’in savaş boyunca İran ve İran bağlantılı gruplara düzenlediği başarılı operasyonlar Tahran yönetimini ve İran rejiminin desteklediği güçleri ‘küçük düşürse de’ Hizbullah’ın elinde 150 bin roket olduğu biliniyor.
Hizbullah, İsrail’in çağrı cihazlarına ve telsizlerine düzenlediği ve en az 37 kişinin ölümüne, binlerce kişinin de yaralanmasına neden olan saldırılara özel bir karşılık verme sözü verdi. İsrail liderleri çatışmanın yeni bir aşamaya girdiğini söylerken Savunma Bakanı Yoav Gallant Hizbullah’ın ‘zaman geçtikçe’ artan bir bedel ödeyeceği sözünü verdi. Gallant, “Lübnan’a olan saldırıları derinleştiriyoruz, İsrail halkı önümüzdeki günlerde soğukkanlı olmak zorunda” açıklamasını yaptı.
Ancak edinilen bilgilere göre İsrail’in çağrı cihazı ve telsiz saldırısı planlananda önceye çekilen bir saldırı. Güney Lübnan’ın işgalinin bir parçası olarak planlanan saldırının, Hizbullah’ın plandan şüphelenme emareleri göstermesi nedeniyle erkene çekildiği iddia ediliyor. Bu nedenle beklenen etki gerçekleştirilemedi.
ABD’nin bilgisi yok muydu?
Bir diğer bilgi ise ABD’nin Beyrut Büyükelçisi’nin saldırıdan haberi olmaması. İsrailli görevlilerin saldırıyı ABD’den gizlediği öne sürülüyor.
Hizbullah, İsrail’in Lübnan’ı işgali sırasında, 1985 yılında kurulmuş bir örgüt. Bölgede güçlü bağlantıları olan bu Şii grup, Lübnan parlamentosunda da güçlü bir noktada ve veto hakkına sahip. Ayrıca gerilla savaşı eğitimi almış geniş bir kadrosu var. Yine de İsrail’in Hizbullah’a, tıpkı İran’a ve Hamas’a vurduğu gibi, büyük bir darbe vurduğu da gerçek.
CNN Int’e konuşan Hizbullah’ın destekçilerinden biri, şu sözleri sarf ediyor: “Savaş bir boks maçıdır. Bir gün kazanırsınız, başka bir gün kaybedersiniz. Biz inancımızda güçlüyüz. Hepimiz Nasrallah için kan dökmeye hazırız.”
Ufukta ateşkes yok
Şimdilik hem Lübnan’daki çatışma hem de Gazze’deki savaş belirsizlik içinde sıkışmış durumda. Gazze’de ateşkes sağlanmadan İsrail-Hizbullah çatışmasının hafiflemesi mümkün görünmüyor ve bu ateşkese ulaşmak için yürütülen müzakereler İsrail ile Hamas arasında süregelen anlaşmazlıklar nedeniyle neredeyse durma noktasına geldi.
Her iki çatışma da askeri bir çözümden uzak görünüyor. İsrail tüm yeni hamlelerine rağmen Lübnan’da kesin bir askeri darbeden hala uzakta görünüyor. Ateşkesin önündeki en büyük engel ise İsrail Başbakanı Netanyahu. Savaşın devam etmesinin kendi politik geleceğine yararı olduğunu düşünen Netanyahu, ateşkesi kabul etmiyor.
Kesin olan şu ki Hizbullah ve İsrail arasında yazılı olmayan yeni angajman kuralları var. Birkaç ay öncesine kadar İsrail’in Beyrut’ta yapacağı bir saldırının Hizbullah’ın büyük bir İsrail kentinde misilleme yapmasına neden olacağı düşünülüyordu. Ancak İsrail’in İran’a ve Hizbullah’ın lider kadrosuna yaptığı başarılı saldırıların anlamlı bir cevabının verilmemesi, İsrail’deki “İran ve Hizbullah” paradigmasını değiştirmiş görünüyor. İsrail, ocak ayından bu yana Lübnan’ın başkentindeki Hizbullah hedeflerine beş kez saldırdı. Saldırmaya devam ediyor.
Patlayan çağrı cihazı saldırısı bir yana bırakılsa bile Hizbullah’ın 30 bin ila 50 bin arasında savaşçısının olduğu ve bir o kadarının da yedekte beklediği tahmin ediliyor.