Emeklilik dilekçesini 2024 yılında verenler ile 2025 yılında verenlerin aylıkları arasında bu yıl yüksek fark olacağını temmuz ayında gündeme getirdik. Orta Vadeli Program’da 2024 yılı enflasyonu yüzde 41,5, gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH) büyüme hızı da yüzde 3,5 olarak revize edildi. Enflasyon ve büyüme OVP’deki öngörülere uygun gerçekleşirse, emeklilik dilekçesini 31 Aralık 2024 tarihine kadar verenler ile 1 Ocak 2025 tarihinden sonra verenlerin aylıkları arasında yaklaşık yüzde 32 oranında fark ortaya çıkacak. 2024’te dilekçe verenler daha yüksek aylık alacaklar.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, dilekçe tarihine göre emekli aylıkları arasında ortaya çıkan farkın giderilmesi için Hazine ve Maliye Bakanlığı ile birlikte çalışma yürütüyor. Nasıl bir yasal düzenleme yapılacağı henüz kesinleşmedi. Emekli aylığı bağlama sisteminin tümüyle değiştirilmesi dahil olmak üzere çeşitli seçenekler masaya yatırılmış bulunuyor. Öne çıkan seçenek ise yapılacak düzenlemeden emeklilik koşullarını yerine getirmiş kişilerin yararlandırılması olarak görünüyor.
Buna göre, özel sektör çalışanları ile ücretini ayın son günü alan kamu çalışanlarından 31 Aralık 2024 tarihi itibarıyla emekliliğe hak kazanmış olanlar, emeklilik dilekçesini ne zaman verirlerse versinler 2024’ten 2025 yılına geçerken ortaya çıkan yüzde 32’lik farktan etkilenmeyecekler. Önümüzdeki yıllarda da benzer bir durum ortaya çıktığında hak kaybı olmayacak. Maaşını ayın 14’ünde alan kamu çalışanlarından emeklilik koşullarını 14 Ocak 2025 tarihi itibarıyla yerine getirmiş olanlar da bu haktan yararlanacak.
Tekrar altını çizmekte yarar var. Henüz nasıl bir yasal düzenleme yapılacağı kesinleşmiş değil. Ancak, bütçeye yük getirmeyeceği için anlattığımız bu seçenek öne çıkıyor.
BORÇLANMA HAKKI OLANLAR DÜŞÜŞTEN KORUNACAK
2024 yılından 2025 yılına geçerken ortaya çıkan düşüşten sadece bu yıl emekliliğe hak kazanmış kişiler korunacak olursa, emeklilik koşullarını 2025 veya 2026 yılında tamamlayanlar düzenlemeden yararlanamayacak. Onların e-Devlet’te şu an görünmekte olan emekli aylıkları gelecek yıl ocak ayında yeniden hesaplanacak ve yeni tutar ile bu yılki mevcut tutar arasında yüzde 32 oranında fark olacak.
Halen çalışmaya devam etmekte olan ve emekliliğe hak kazanmak için 5975 prim gününe tabi bir okurumuzun, ağustos ayı itibarıyla 126 gün prim eksiği bulunuyor. Bu okurumuz yıl sonuna kadar aralıksız çalıştığında prim günü 120 gün daha artacak ancak 6 gün eksiği bulunduğu için 31 Aralık 2024 tarihi itibarıyla emekliliğe hak kazanmamış olacak. Neyse ki okurumuzun askerlik borçlanması hakkı bulunuyor. Bu okurumuz 6 gün askerlik borçlanması yaptığında 2024 yılı itibarıyla emekliliğe hak kazanmış olacak. Emekli aylığındaki düşüşün önlenmesi sadece emekliliğe hak kazanmış kişilerle sınırlı olursa okurumuz emeklilik dilekçesini bu yıl versin veya vermesin 2024 yılından 2025 yılına geçişte ortaya çıkan düşüşten etkilenmeyecek.
Emekliliğe hak kazanmak için sadece prim günü eksik olanlar, hakları varsa askerlik, doğum gibi hizmet borçlanması yaparak 31 Aralık 2024 (maaşını ayın 14’ünde alan kamu çalışanları için 14 Ocak 2025) tarihi itibarıyla emekliliğe hak kazanırlarsa aylıktaki düşüşten korunmuş olacaklar.
Bunun için de acele etmeyip farkı gidermek için yapılacak yasal düzenlemenin netleşmesini beklemek gerekiyor. Kasım ayına kadar durum netleşmiş olur. Borçlanma yapıp yapmamaya ona göre karar verirler.
Emekliliğe hak kazanmış kişiler de emeklilik dilekçesi vermek için acele etmeyip nasıl bir düzenleme yapılacağını gördükten sonra karar verebilirler. Dilekçe vermek için 31 Aralık 2024 (kamu çalışanları için 14 Ocak 2025) tarihine kadar zaman bulunuyor.
AK PARTİLİ GÜLER: “ÇALIŞMALAR DEVAM EDİYOR”
AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada, 2025 yılında emekli olanlara 2024 yılında olanlara göre daha az aylık bağlanacağına yönelik değerlendirmelere ilişkin şunları söyledi:
“Şu anda kanun teklifi haline gelmiş bir şey yok. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız bu konuda çalışmalarını devam ettiriyor. 2024 ile 2025 arasında enflasyondan kaynaklı nasıl bir etki ortaya çıkabilir, bunun bir rapor haline getirilmesi lazım. Ona yönelik olarak da hakkaniyetli, orta bir çözüm ortaya konabilir. Ama şu anda bunun sayısal bir veri olarak nelere tekabül ettiğine dair bir veri yok. Bunlar ortaya çıktıktan sonraki aşamada Bakanlık bürokrasisiyle de görüşerek belli bir noktaya ulaşabiliriz.”