Dünyada en sık görülen ölüm nedeni kardiyovasküler hastalıklar. Kardiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Doğaç Okşen, kalp hastalıklarının bilinen risk faktörlerinin yanında, kalbi olumsuz etkileyen ve alışılagelmemiş faktörler hakkında uyarılarda bulunuyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre 17.9 milyon insanın kalp ve damar hastalıkları ile ilişkili olarak hayatını kaybettiğine dikkat çeken Okşen, “2015 yılı verileri, bu rakamın tüm ölümlerin yüzde 32’sini oluşturduğunu gösteriyor” diyerek, kardiyovasküler hastalıklar içinde en sık görülen grup olan kalp – damar hastalıklarının risk faktörleri yanında kalbi zararlı etkileyebilen alışılmamış durumlar hakkında bilgiler veriyor.
SAĞLIKSIZ BESLENME VE HAVA KİRLİLİĞİ TETİKLİYOR
Kalp damar hastalıklarına yol açan en önemli davranışsal faktörler arasında; Sağlıksız beslenme, fiziksel hareketsizlik ve tütün kullanımı bulunuyor. Çevresel faktörler arasında ise hava kirliliği yer alıyor. Yüksek tansiyon, diyabet, kolesterol yüksekliği gibi faktörler kalp damar hastalıklarına yatkınlığı artıran kronik hastalıklar olarak sıralanıyor. Vücuttaki kortizol düzeyinin de kan basıncı ve kalp sağlığı üzerinde etkili olduğu belirtiliyor. Stres, anksiyete, gerginlik, huzursuzluk gibi durumlarda bu hormonun vücuttan salınımı artıyor.
9 RİSK FAKTÖRÜNE DİKKAT!
“INTERHEART” isimli yüksek, orta ve düşük gelir grubundan 52 ülkenin dahil olduğu 15 bin 152 hasta ve 14 bin 820 sağlıklı bireyin katıldığı bir çalışmada kalp krizi geçiren hastaların yüzde 90’ında 9 değiştirilebilen risk faktörünün temel neden olarak sunulduğu belirtiliyor. Bu değiştirilebilir risk faktörleri; sigara kullanımı, yüksek kolesterol, hipertansiyon, diyabet, karın çevresi yağlanma (abdominal obezite), psikososyal olumsuzluklar, sağlıksız beslenme, düzenli alkol tüketimi ve sedanter hayat olarak sıralanıyor.
Çalışmaya dahil edilen olgularda, kalp krizlerinin yüzde 36’sının sigaraya bağlı olduğu belirtiliyor. Bunun yanında, genetik yatkınlık, yaş, cinsiyet gibi kişinin elinde olmadığı için değiştirilemeyen risk faktörleri de bulunuyor. Aile geçmişi, özellikle birinci derece akrabalarda 55 yaşından genç erkek veya 65 yaşından genç kadınlarda kardiyovasküler hastalık varlığı da önemli bir risk faktörü olarak değerlendiriliyor.
KALP KRİZİNE YOL AÇTIĞINI BİLMEDİĞİMİZ FAKTÖRLER:
E KODLU GIDA KATKILARI
Yukarıda belirtilen ve kalbi etkilediği bilinen risk faktörleri dışında bilinmeyen bazı faktörler de kalp krizine yol açabiliyor. Buna örnek olarak “E kodu” olarak bilinen gıda katkılarının kalp krizine neden olabileceği uyarısında bulunan Dr. Doğaç Okşen, “E kodlu gıda katkıları, besinleri renklendirmek, korumak, antioksidan, emülsifiye ve stabilize etmek, asit baz dengesi ve tatlandırma amacıyla neredeyse gündelik hayatta kullanılan tüm ambalajlı hazır gıdalarda yer almaktadır. Bazı E numaralı katkıların kullanımı, İngiltere’nin önemli akademik dergilerinden British Medical Journal’da yayınlanan bildiride artan kardiyovasküler hastalık riski ile ilişkilendirilmiştir” diyor ve devam ediyor; “Bulgular, ultra işlenmiş gıdalarda yaygın olarak kullanılmaları göz önüne alındığında önemli halk sağlığı etkilerine sahip olduğunu gösteriyor. Fransa’da araştırmacıların emülgatörler ile koroner kalp hastalığı ve felç üzerine etkilerini incelemek üzere 2009 – 2021 yılları arasında 95 bin 442 Fransız yetişkin (ortalama yaş 43; yüzde 79 kadın) NutriNet-Santé kohort çalışmasına dahil ediliyor. Ortalama 7 yıllık takipten sonra, toplam selüloz (E460-E468), yağ asidi (E471-472) ve karboksimetilselüloz (E466) alımının daha yüksek kardiyovasküler hastalık riskleri oluşturduğu ve özellikle koroner kalp hastalığı ile pozitif ilişkili olduğu bulunduğu görülüyor.”
HIV – AIDS
Daha nadir görülen fakat etkili olan başka risk faktörleri de bulunuyor. Buna HIV’in (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) ülkemizde seyahat faaliyetlerindeki artış ve göçmen nüfusu nedeni ile artış göstermesi örnek veriliyor. Yapılan çalışmalar HIV virüsü taşıyan kişilerin ortalama yüzde 50 oranında daha yüksek kalp krizi riski taşıdığına işaret ediyor. HIV ayrıca bağışıklık sistemi aracılığı ile kalp yetersizliği, damar iltihaplanması, kalp zarı problemleri gibi farklı kalp hastalıklarına da yol açıyor.
TARIM İLAÇLARI
ABD Hawaii’de yapılan yeni bir araştırmaya göre, yüksek düzeyde pestisitlere maruz kalan erkeklerin kalp hastalığı ve felç geçirme riski 10 kat daha yüksek saptanıyor. Araştırmacılar, 1960’ların ortasından 1999’a kadar süren uzun vadeli bir kalp çalışmasının parçası olan Oahu’daki 8 bin Japon Amerikalı erkeğin verilerini inceliyor ve pestisite maruz kalmayan erkeklerle karşılaştırıldığında, yüksek düzeyde maruziyete sahip erkeklerin ilk 10 yılda kalp hastalığı veya felç geçirme risklerinin yaklaşık yüzde 45 daha yüksek izlendiğini belirtiyor. Etki tam 10 yıl sürüyor ve bu kişilerin sağlıklı bireyler ile aynı riske erişmelerinin tam 34 yıl aldığına dikkat çekiliyor.
ÇİN TUZU
Dr. Doğaç Okşen bir diğer risk faktörü olarak Çin tuzu olarak da bilinen “Monosodyum Glutamat”ı gösteriyor ve “İlk üretildiğinde lezzet artırıcı etkisi sayesinde besinlerde tuz miktarını azaltarak sodyum alımınını sınırlayacağı öne sürülmüş, böylece bireyleri hipertansiyondan koruyucağı düşünülmüştür. Monosodyum glutamat ile ilgili araştırmalar kalp krizi riskinde anlamlı bir artış göstermese de “Miyokard” adı verilen kalp kası üzerine toksik etkileri bulunduğunu ortaya çıkarmıştır. Monosodyum glutamat karaciğer ve kalp enzimlerinde artışa yol açıyor. Kalp kası hücrelerinin metabolizmasını etkileyerek bazı taşikardi türlerinde artışa yol açtığı bilgisine sahibiz” diyor.
DİKKAT EKSİKLİĞİ İLAÇLARINA DİKKAT!
Günümüzde çocukların artan ekran maruziyeti, tablet ve telefonların yaygınlaşması, kısa videoların, çocukluk çağında hatta adolesan ve orta yaş grubu bireylerde dahi dikkat eksikliği görülme oranlarında ciddi artışa yol açtığı belirtiliyor. Çalışma ve sosyal hayatı etkileyen bu hastalıklar sonucunda “metilfenidat” grubundan “psikostimulan” denen ve nörolojik uyaran ihtiva eden ilaç grubunun bilinçli veya bilinçsiz kullanımının toplumda artış gösterdiği belirtiliyor. Bu ilaç grubu, sinirler arası boşlukta “dopamin” ve “norepinefrin” denen maddelerin miktarını artırarak etki ediyor.
Güney Kore’de 2008 ve 2011 yılları arasında metilfenidat reçetesi olan 17 yaş altı 1224 hasta inceleniyor. Bu incelemede aritmi oranının maruziyet dönemlerinde yüzde 61 daha yüksek olduğu ve bu dönemde riskin maruziyetsiz dönemlere oranla iki katına çıktığı bulunuyor. En yüksek olduğu dönemin ise tedavinin özellikle 1-3. günleri olduğu belirtiliyor. Aritmi riski en çok doğuştan kalp hastalığı olan çocuklarda belirgin oluyor ve doğuştan kalp hastalığı olmayan çocuklarda yaklaşık 3 kat daha sık izleniyor. Ayrıca sürekli metilfenidat kullanımının tedavinin sadece 8. ilâ 56. günleri arasında miyokard enfarktüsü riskinin artmasıyla ilişkilendirildiği belirtiliyor.
Bu nedenle metilfenidat grubu ilaçların mutlaka bir sağlık profesyoneli gözetiminde, uygun görülen endikasyonlar dahilinde reçete ile kullanılması gerekiyor.
GÜNDE 6 SAATİN ALTINDA UYUYANLAR
Dr. Doğaç Okşen, “Kalp hastalıkları kış aylarında artıp yaz aylarında azalır. Muhtemel sebep kış aylarında artan viral ve bakteriyal enfeksiyonlar, düşük sıcaklık, azalan güneşlenme süresi ve böylece kalp damarları ve kası üzerinde artan iş yüküdür. Bunun dışında düzenli gece uykusu da kalp – damar hastalıklarından korunmanın önemli bir kuralıdır. Detroit merkezli 14 bin Amerikalı üzerinde yapılan bir çalışmada günde 6 saatten az uyuyan kişilerde inme ve kardiyovasküler hastalıklarda ortalama 10 yıllık riskin yüzde 4.6 olduğu; günde 6- 7 saat veya 7’den fazla saat uyuyanlarda ise bu oranın yüzde 3.3 olduğu bulundu” diyor.
Dr. Doğaç Okşen
AMERİKAN KALP DERNEĞİ’NİN DİKKAT ÇEKTİĞİ 7 KURAL
Amerikan Kalp Derneği tarafından sağlıklı yaşam programında kardiyovasküler hastalık riskini azaltmak için 7 öneriye vurgu yapıldığına dikkat çekiliyor. Bunlar; “Sigarayı bırakmak, fiziksel olarak aktif yaşamak, sağlıklı beslenmek, normal kan basıncı, uygun vücut ağırlığı, kan şekeri ve kolesterol seviyelerini korumak” olarak sıralanıyor.