Çin’de 25 yaşındaki Tip 1 diyabet hastası bir kadın, kendi vücudundan alınıp yeniden programlanan kök hücrelerin nakledilmesinden sonra, yaklaşık iki buçuk aylık bir sürede kendi insülinini üretmeye başladı. Devrim niteliğinde kabul edilen bu gelişme, tıp dünyasında heyecan uyandırırken, uzmanlar daha dikkatli bir değerlendirme için zamana ihtiyaç olduğunu vurguluyor.
Türkiye Diyabet Vakfı Kurucu Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz, Habertürk’e yaptığı açıklamada, “Henüz yalnızca bir vakada ve birinci yılı tamamlanmış olsa da bu gelişme, insülinin keşfi kadar büyük bir başarıdır” dedi. Tip 1 diyabetin, vücudun insülin üreten hücrelerini yok etmesi sonucu oluştuğunu belirten Yılmaz, bu alandaki çalışmaların yaklaşık 20 yıldır sürdüğünü ve kök hücre uygulamalarının bu süreçte en umut verici yöntem olarak öne çıktığını kaydetti.
Prof. Dr. Yılmaz, süreç olumlu ilerlerse tip 1 diyabet hastalarının çok uzun olmayan bir gelecekte artık insülin enjeksiyonu olmaktan kurtulacakları bir sürece girdiklerini vurguladı.
Prof. Dr. Yılmaz, çalışmanın çığır açıcı olduğunu ancak bir ilk olmadığını belirterek, “Tıp dünyası yaklaşık 20 yıldır bu konuda uğraşıyor. Tip 1 diyabet, vücutta insülin hormonunun hiç olmadığı bir diyabet tipi. Yaklaşık 50 yıldır vücutta olmayan hücreleri ne yaparız da yerine koyarız, hastalar bu hücrelerle insülin salgılar ve dışarıdan insülin iğnesi veya insülin enjektörü kullanmaya gerek kalmaz diye çalışmalar sürüyordu. İlk çalışmalar başka bir canlıdan alınan beta hücreleriyle yapıldı; ancak gördük ki başka bir canlıdan veya başka bir insandan alınan beta hücreleri vücudun kendi savunma sistemi tarafından imha ediliyor.
Sonrasında, biyoprezervasyon sistemi denilen bir sistem üzerinde uğraşıldı. Burada, beta hücrelerini alıp özel bir sistem içerisinde kafes içerisine koyup vücudun immün sistem hücrelerinin onu etkilemeyeceği bir sistemle diyabetli hastaya verilmesi üzerine çalışmalar yapıldı. Ancak bu çalışma da bir süre sonra başarısız oldu; çünkü vücut, özel paket içinde verilen hücrelerin o paketlerini aldı ve sonra fibroz doku (bağ dokusu) oluştu. Hücre içeriğe giremiyor ama dışarı da çıkamıyor. Bir süre sonra başka bir canlıdan hücre implantasyonu da durduruldu; çünkü ret gerçekleşmemesi için yan etkisi oldukça yüksek olan immunsupresif (bağışıklık sistemini baskılayan) ilaçlar vermemiz gerekiyordu ki hastaya verilen hücreleri vücudun immün sisteminden mümkün olduğu kadar koruyabilelim; ama bağışıklığı baskılayan ilaçların riskinin hastaların insülin kullanmasından daha fazla olduğu görüldü” ifadelerini kullandı.
FARKLI DENEMELER YAPILDI
Son 20 yıldır da kök hücre çalışmalarının başladığını kaydeden Prof. Dr. Yılmaz, “Kök hücre, özel bir sistemde (IPS) herhangi bir başka hücreye dönüşme yeteneğinin olduğu bir hücre şekline dönüştürüldü. Kimyasal uygulamalarla da o hücreden istenilen hücreyi oluşturabilme şansı meydana geldi. Kök hücreler, IPS yöntemiyle herhangi bir hücreye dönüşebilecek hale getirildi ve bu sayede istenen hücreler oluşturulabildi. İlk kez Japonya’daki Kyoto Üniversitesi’nde kök hücrelerden insülin üreten hücreler elde edildi. Bu çığır açıcı bir durumdu; çünkü hücreler vücudun kendi hücreleri olduğu için reddedilmiyordu ve bağışıklık baskılayıcı ilaçlar da gerekmiyordu. Ancak bu hücreler ile ilgili de zamanla sorunlar ortaya çıktı. İnsülini salgılayan beta hücresi; özel duyarlılıkları olan bir hücre. Kan şekeri düştüğü zaman insülin salgısını durduruyor, kan şekeri yükseldiği zaman insülin salgısını artırıyor. İlk kök hücreden elde edilen beta hücreleri, sadece insülin salgılayan hücrelerdi. Bu da bir süre sonra hücreler büyüyüp de çoğaldığında hastanın hipoglisemi ve hiperglisemileri onunla ilişkili uygulamaları taklit edemiyordu. Bulunduğumuz noktada artık kök hücre uygulamaları tıbbın alanına girdi. Kıkırdak uygulamaları veya bir organa kök hücre uygulamaları artık uygulanıyor ve rutin olarak yapılabiliyor” ifadelerini kullandı.
“ÇALIŞMA BAŞARILI OLURSA BU İŞİN YÜZDE 90’I HALLOLMUŞ OLACAK”
The Cell’de çıkan Deng Hongkui ve arkadaşlarının yaptığı çalışmanın çok umut verici bir çalışma olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yılmaz, “Ancak burada birkaç tane sorun var:
Birincisi; Tip 1 diyabetin oluşum sisteminde vücudun kendi hücrelerini imha eden immün sistem hücreleri hala vücutta duruyor. Yani bir süre sonra bu yeni uygulanan kök hücreleri tanıyıp da ona karşı ne reaksiyon vereceklerini bilmiyoruz. Bu çalışma birinci yılında ama bizim 5 yıla ihtiyacımız var.
İkincisi; 25 yaşındaki bu hasta bir karaciğer sorunu nedeniyle immunsupresif ilaç alan bir hasta. Dolayısıyla immunsupresif almamış hastalarda yeni hücrelerin ne olacağını da bilmiyoruz.
Bu konuda bir-iki kriterimiz var. İlki, birinci yıl kriteri. Birinci yılında ‘bu çalışma başarılı bir çalışmadır’ olarak alırız; insülinsiz birinci yıl çalışmasıdır. İkincisi; artık bu hücreler vücudun bir parçası oldu ve bu iş sürüyor, deyip 5 yıl bekleriz. Çalışma, Tip 1 diyabetler için yeni bir süreci ortaya koyuyor. Eğer bu süreç başarılı olursa tıbbi olarak bu işin yüzde 90’ı hallolmuş olacak ve ondan sonrası biraz daha kolay olacak. Teknikte birtakım küçük değişiklikler olabilir. Hastalara küçük doz immunsupresif uygulanabilir” açıklamasında bulundu.
KÖK HÜCRELER KARACİĞERE DEĞİL KARIN KASLARINA YERLEŞTİRİLDİ
Bir başka önemli sorunun ise elde edilen hücrelerin vücutta konulduğu yer olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yılmaz, “Genel olarak bu hücreler şimdiye kadar alıştığımız yer olan karaciğerin içine verilirdi; çünkü karaciğer kanlanması en iyi organdır. Pankreas ile karaciğer köken olarak birbirine çok yakın organlardır, orada insülin salgılar. Çalışmada hücrenin durumunu görüntüsel olarak izleyebilmek için hücreleri özel bir yere (karın kaslarına) koymuşlar, hücreler orada salgılanıyor. Birinci yıl olduğuna göre bu hücreler yeteri kadar kanlanıyor ve işliyor. Onun için çıkan bu sonuç henüz bir vaka da olsa da henüz daha birinci yılında olsa da insülinün keşfi kadar büyük bir başarıdır” dedi.
TİP 1 DİYABET YERYÜZÜNDEN SİLİNEBİLİR Mİ?
Tedavi gören 25 yaşındaki kadın, bilim dergisi Nature’a verdiği demeçte, “Artık şeker yiyebiliyorum” dedi. Kök hücreyle Tip 1 diyabet tedavisi süreci olumlu ilerlerse, Tip 1 diyabet yeryüzünden silinir mi ve tüm Tip 1 diyabet tanısı almış hastalar şeker yiyebilir mi diye sorduğumuz Prof. Dr. Yılmaz, şunları söyledi: “Önümüzdeki süreç bizlerin daha umutlu olduğu, diyabet tedavisinde radikal tedavilerin gündeme geleceği bir süreç olacaktır. Burada hedef kan şekerinin düzenli olması. Ancak her insanın kendi kök hücresinden insülin üretme imkânı olacağından umut veriyor. İnsan pankreasında 1 milyon kadar adacık var ve bu adacıkların içinde beta hücreleri var. Çalışmadaki hastaya verilen hücre sayısı 1 buçuk milyon kadar. Bu önemli çünkü ne kadar çok hücre verirseniz o kadar hücreyi sürdürebilirsiniz, yaşatabilirsiniz. Şu anda kağıt üzerinde yakın bir süreçte bunun mümkün olacağını söyleyebilirim. Diyabetin yeryüzünden silinmesi konusunda da bir tek nokta var; hafıza hücreleri ömür boyu unutmuyor. Buradaki kritik soru da yeni gelen hücreyi vücudun kendi eski imha ettiği hücrelere benzetip benzetmeyeceği konusudur. Bunu da süreç içerisinde göreceğiz. Öte yandan bu çalışma sadece laboratuvar üzerinde yapıldı. Bu hücrelerin değiştirilmesi, büyümesi vb. bunun anlamı uygulamanın tekrarlanabilir olmasıdır.”