Türkiye otomotiv pazarında son dönemde yükselen ithal araçların payı, bu yılın Ocak-Eylül döneminde kesintisiz bir şekilde devam etti.
Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) verilerine göre, yılın ilk 9 ayında otomobil pazarında ithalatın payı yüzde 71 olarak gerçekleşti. Bu dönemde toplam otomobil satışları yüzde 1, ithal otomobil satışları ise yüzde 5 artarken, yerli otomobil satışlarında yüzde 7 oranında azalma meydana geldi.
Hafif ticari araç pazarında da benzer bir tablo yaşandı. Ocak-Eylül döneminde hafif ticari araç pazarında ithalatın payı yüzde 70 olarak kayıtlara geçti.
Bu dönemde toplam hafif ticari araç satışları yüzde 8 azalırken, yerli hafif ticari araç yüzde 44 azaldı. İthal hafif ticari araç satışlarında ise yüzde 25 oranında artış görüldü.
Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) Başkanı Cengiz Eroldu, sektörde ortaya çıkan bu tabloyu ve otomotiv sanayisinin geleceğini önceki günlerde masaya yatırdı.
Eroldu, sanayinin 9 aylık sonuçlarının açıklandığı toplantıda çarpıcı mesajlar verirken, dikkat çeken uyarılarda da bulundu.
‘YERLİLERİN PAYININ AZALMASI ÜRETİMİ DÜŞÜRDÜ’
Yılın ilk 9 ayında toplam otomotiv üretiminin yüzde 7 kadar düştüğünü kaydeden OSD Başkanı Eroldu, “Bu ağırlıklı olarak iç piyasadaki yerli üreticilerin zemin kaybetmesinden geliyor. Toplam üretim yüzde 7 düşerken ihracat adet olarak aynı seviyede, iç pazardaki yerli payımız ise 2023 yılının aynı dönemine göre 6 puan azalarak yüzde 31’e gerilemiş durumda. Yerlilik payında ilk 9 ayda 6 puanlık bir geri gelme varken, Eylül ayında 8 puanlık bir geri gelme var ve iç pazardaki yerli üreticilerin payı 10 yılın ardından yüzde 30’un altına inmiş oldu” dedi.
‘ELİMİZDEKİ TESİSLERİ DE KORUYAMAYABİLİRİZ’
Türkiye’nin otomotivde rekabetçiliğini kaybetme riski ile karşıya karşıya kaldığını da vurgulayan Eroldu, “Türk otomotiv sanayi olarak en büyük sorunumuz rekabetçilik kaybımız. PwC’nin rekabetçilik endeksine göre, Türkiye 44’ncü sıradan 49’uncu sıraya geriledi. Bu yalnızca maliyeti dikkate almayan 360 derece yatırım yapma rekabetini içeren, alt yapı, ulaştırma, yasalar gibi birçok konudan ortaya çıkan bir rekabetçilik endeksidir” bilgilerini paylaştı.
Cengiz Eroldu, otomotiv endüstrisinin yaşanan olumsuzluklara rağmen 26.7 milyar dolarlık ihracat tutarı ile toplam Türkiye ihracatının yüzde 16.2’sini gerçekleştirdiğini de belirterek, “Otomotiv endüstrisini kimyasal maddeler ve mamülleri takip ediyor. Onlar da yüzde 4’lük artışla toplam ihracatın yüzde 14’ünü yapıyorlar. Burada dikkat çekilmesi gereken yer hazır giyim ve konfeksiyon. Bu Türkiye’nin rekabetçilik kaybının en hızlı göstergesi, çünkü konfeksiyon tarafında Türkiye’den Kuzey Afrika ülkelerine doğru bir hareketlenme olduğunu görüyoruz. Bu rekabet kaybı belki şu anda otomotivi etkilemiyor ama rekabetçilik kaybının uzun süre devam etmesi Türk otomotiv sanayisi için de önemli bir riski bünyesinde barındırıyor. Türkiye’nin aşınan bir ihracat rekabetçiliği var. Buna yönelik politikalar mutlaka geliştirilmeli. Yoksa tekstilde olduğu gibi otomotivde de benzer bir akım başlayabilir, elimizdeki tesisleri de koruyamayabiliriz” dedi.
‘ÇİN’DEN YAPILAN İTHALAT AZALMAYA BAŞLADI’
Çin’den ithal edilen otomobillere yönelik son 1 yılda birden fazla düzenleme hayata geçirildi. Ek gümrük vergisi ve farklı ithalat koşulları şeklinde hayata geçen bu düzenlemeler, birçok Çinli markanın Türkiye’deki faaliyetlerine ara vermesi ile sonuçlanırken, Çin’in Tesla ile rekabet eden otomobil markası BYD ise Türkiye’ye yatırım kararı aldı. Bugünlerde ise Chery’nin Türkiye’ye yönelik yatırım kararını açıklaması bekleniyor.
Bu gelişmelerin etkilerini yorumlayan Cengiz Eroldu, “Dış ticarete yönelik, sanayiyi korumaya yönelik tedbirler alındı. Otomobil ithalatındaki Çin’den yapılan ithalatın payında göreceli olarak bir azalmanın başladığını görüyoruz. Yüzde 10-11’lerden 8-7’lere doğru toplam ithalatta Çin’in payında bir azalma var. Aynı zamanda buna paralel Çin markalarının pazar payında da yüzde 11’lerden yüzde 8’lere doğru giden bir hareket olduğunu görüyoruz. Otomobilde geçen yıl 6.6 milyar dolar dış ticaret açığı vardı, alınan önlemler ile bu miktarın azalacağını hep birlikte göreceğiz” diye konuştu.
‘ÖTV OLMASA PAZAR 2-3 MİLYONA ÇIKAR’
Öte yandan, OSD Başkanı Cengiz Eroldu, iç pazarın büyümesinin gelecek yeni otomotiv yatırımlarının da önünü açacağını aktardı.
Orta ve uzun vadede Türkiye’deki yatırım fizibilitelerinin kolaylaştırıcı olan kısmının pazar büyüklüğü olduğunu kaydeden Eroldu, “Ben hep şunu söylerim; Türkiye’de teşvikin kendisi pazar aslında. Bugün Türkiye, Avrupa’nın ilk 5 pazarının içinde. Çok fazla araç talebinin olduğu bir ülkeyiz. Düşünün yüksek vergilere rağmen 1 milyonluk bir pazar var. Türkiye’de ÖTV olmasa herhalde bu pazar 2-3 milyona çıkacak. Eğer biz yerli üreticilerin iç pazar performanslarını daraltırsak bu sefer yeni yatırımlar için de bir dert olur. Orta-uzun vadede bu da bizde bir sorun yaratır. Türkiye’ye yatırım gelmesinin sebeplerinden biri de Türkiye pazarı. O yüzden yerlilik payının Türkiye pazarında hem kısa vadede hem de orta ve uzun vadede önemi var. Bunu belli bir seviyenin altına düşürmememiz lazım. Bugün Türkiye’de büyük bir kapasite var; 2.2 milyonluk bir kapasitemiz var. Bu, yeni oyuncularla birlikte 2.5-3 milyon adete çıkacak. Türkiye çok önemli bir otomotiv oyuncusu oldu. Bu açıdan da Türkiye’deki talebin bir kısmının buradan karşılanması lazım” ifadelerini kullandı.
‘TÜRKİYE’DE ÜRETİLEN MODELLERE ULAŞMAK ZORLAŞIYOR’
Eroldu, yerli araçların ÖTV oranlarının premium ithal otomobiller ile aynı olmaması gerektiğini de söyledi.
Yerli araçların pazar kaybının mobiliteye erişimde bir sorun teşkil ettiğini anlatan Eroldu, “Türkiye’de üretilen modeller B ve C segmentlerde yer alıyor ve bu modellere ulaşmak giderek zorlaşıyor, eğer bu araçların ÖTV’si yüzde 50 olsa 1 milyonluk araç 600 bin TL’ye düşecek. Premium araçlar ile giriş seviyesi araçların ÖTV’sinin aynı olması doğru değil. Burada yapılacak bir düzenleme hem sanayiyi destekleyecek hem Türk halkının otomobile erişimini destekleyecek” görüşünü savundu.
‘ÜRETİCİLER SADECE AVRUPA’YA BAĞLI KALAMAZ’
İhracat pazarlarındaki daralmaya dikkat çeken OSD Başkanı Eroldu, “Çok önemli bir risk bizim için. Bu açıdan bakıldığında, yerli üreticiler olarak iç pazardaki yerli ürünlerin payının gelişimini sağlayıcı önlemler mutlaka alınmalı” uyarısında bulundu.
Cengiz Eroldu, küresel gelişmeler sebebiyle yerli üreticilerin farklı teknolojilerdeki araçları üretmesi gerektiğini de vurgulayarak, ayrıca ihracat pazarlarının da çeşitlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
OSD Başkanı Eroldu, “Türk otomotiv sanayinin ‘multi-enerji’ olması lazım, yalnız elektrikli değil çünkü elektriklideki talebin yavaş olacağını görüyoruz. Bize hem hibrit hem de içten yanmalı motora sahip araçlar lazım. Kalkıp Kuzey Afrika’ya araç satacaksanız eğer, Kuzey Afrika pazarları hibrit ve elektrikli araç pazarları değil. Dolayısı ile o pazara yönelik de ürününüzün olması gerekiyor. Aslında Türkiye pazarı da multi-enerji pazarına dönüştü. Az bir miktar elektrikli var, arzdan dolayı hibritin payı artıyor fakat yine bir içten yanmalı pazarı var Türkiye’de, bu da aynı zamanda ülkelerin gelirleriyle de alakalı bir şey. Çünkü siz araçları elektrikli ve hibritlere doğru taşıdığınız zaman araçların maliyeti artıyor, maliyeti artınca bu da satın alma gücüne dayanıyor. Dolayısıyla otomotiv sanayinin bu multi-enerji kapsamında çalışması ve her tarafa cevap vermemiz lazım. Yalnızca Avrupa’ya bağlanamayız, çünkü Avrupa çok kırılgan bir duruma geldi” dedi.