1. Haberler
  2. Teknoloji
  3. Paris’in ‘süper gücü’ Hiperaktivite

Paris’in ‘süper gücü’ Hiperaktivite

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bazı anne babalar, hareketli olduğunu gördükleri çocuklarına ‘hiperaktif’ teşhisi koymayı severler. Bazıları için bu, gurur duyulası bir özelliktir. Genellikle hiperaktivite, yüksek zeka ile ilişkilendirilir çünkü.

Daha önce de röportajlarında, hatta şarkı sözlerinde teşhisini defalarca açıklamıştı. Ancak Healthline’a verdiği röportajda, DEHB’e sahip olmanın “olayları diğer insanların göremeyeceği açılardan görmesine” yardımcı olduğunu söylüyordu.

“DEHB bana yaratıcılık, dayanıklılık ve kalıpların dışında düşünme yeteneği kazandırıyor. Bunlar en güçlü yönlerim olduğunu düşündüğüm nitelikler” diyen Hilton, teşhisin, başarısının çoğunun arkasındaki itici güç olduğuna inanıyordu.

“DEHB benim süper gücüm ve bunun benim potansiyelimi sınırladığına inanmıyorum; yeni olasılıkların kilidini açıyor” diyordu Hilton.

DEHB ile ilgili mitleri ve yanlış anlamaları ortadan kaldırmak istediğini söylerken, bu bozukluğa sahip kişilerin “dikkatinin dağıldığı veya odaklanamadıkları” inancının yanlış olduğunu anlatıyordu.

“DEHB tembel veya motivasyonsuz olmakla ilgili değildir. Aslında ilgimizi çeken bir şey olduğunda inanılmaz derecede azimli ve üretken olabiliyoruz” diyen Hilton, “İnsanlar genellikle DEHB ile birlikte gelen sürekli zihinsel gürültü ve enerjiyi yönetmenin ne kadar çaba gerektirdiğinin farkında değiller. Bazen yorucu oluyor ama bu, daha az yetenekli olduğumuz anlamına gelmiyor” yorumunu yapıyordu.

Paris Hilton, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu konusunda tüm bu anlattıklarında haklı olabilir miydi?

“DEHB’li olanların iyi bir yönlendirme ile ortaya çıkarabilecekleri olumlu yanlarının da olduğunu unutmamak gerekiyor” diyen Uzman Psikolog Zeynep Göktuna, DEHB’nin olumlu yönlerini şöyle sıralıyor:

DEHB’li bireylerde enerjik olmak, sıcakkanlı olmak (gereğinden fazla), yaratıcı olmak, risk alabilmek (genellikle gereğinden çok fazla) gibi özellikler görülüyor. Ailelerin, çocuklarında görülen bu özelliklerin olumsuz yönüne odaklanmak yerine, bu olumlu özelliklerin gelişimine katkı sağlamak için uygun ortamlar yaratması, özgüven gelişimine büyük katkı sağlıyor.

Çocuğunun yaramaz ya da hareketli oluşuna kendi kendine ‘hiperaktif’ teşhisi koyan ebeveynler bir yana, uzman tarafından teşhis alan ebeveynlerin ilk tepkisi ciddi bir hayal kırıklığı oluyor aslında.

Göktuna, ailelerin ‘İleride çocuğuma ne olacak?’ endişesiyle birlikte ciddi panik yaşamaya başladığını söylese de DEHB’in çocukların hayatında oluşturduğu risklerin ailelerin, eğitimcilerin ve uzmanların doğru yönlendirmeleri ile en aza indirgenebildiğini anlatıyor.

TAM OLARAK NEDİR BU DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU?

“Bir çocukta aşırı hareketlilik olarak düşünülen, aslında Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunu işaret eden dört ana semptom vardır” diyen Uzman Psikolog Göktuna, belirtileri şöyle anlatıyor:

“Bu çocuklarda dikkat, zamanlama, dürtüsellik ve hareketlilik alanlarında zorlanmalar görülür. DEHB, dikkati bir konu üzerinde odaklayabilmekte güçlük, zamanı doğru kullanabilmede güçlük, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik gibi dört ana semptomun görüldüğü nöropsikolojik bir bozukluktur.”

RİSKLERİ AZALTILABİLİR AMA HAYATI OLUMSUZ ETKİLEDİĞİ BİR GERÇEK

Doğru yönlendirmeyle DEHB’in riskleri azaltılabilir, hatta insanların hayatına olumlu katkı sunabilir. Ama uzmana göre DEHB, hayatı olumsuz yönde etkileyen bir bozukluk.

“Özellikle çocukların hayatlarını hem sosyal anlamda hem de akademik anlamda ciddi düzeyde etkiler” diyen Göktuna, bu etkileri şöyle sıralıyor:

“Sosyal anlamda incelendiğinde, DEHB’li çocukların çoğunda (yüzde 50-70’inde) sosyal beceri sorunlarının olduğu görülüyor. Bu çocuklar, karşısındaki kişilerin sözel ve sözel olmayan mesajlarını algılamakta güçlük çekerler, çünkü karşısındaki kişileri dinlemekte zorlanırlar.

Konuşurken daldan dala atladıkları için kendi duygu ve düşüncelerini uygun biçimde ifade edemezler, bu nedenle genellikle karşısındaki kişilerin onları anlamadığından şikayet ederler. İletişim kurmakta zorlanırlar.

Kurallara uymakta güçlük çektikleri için özellikle grup oyunlarında kurallara uyamazlar, bu nedenle ya arkadaşları tarafından gruptan ekarte edilirler ya da oyunda başarısız olurlar.

Sözel ve davranışsal alanlarda da düşünmeden hareket ettikleri için, genellikle çok sık hata yaparlar ve bu nedenle de sosyal iletişimin her basamağında sorun yaşayabilirler.”

Sosyal hayatı bu nedenli etkileyen DEHB’in okul hayatını da etkilemesi şaşırtıcı değil.

“Okula gitmek DEHB’li bir çocuk için her zaman zorlayıcı bir deneyimdir. Okulda uyulması gerekli olan belli başlı kurallar vardır; bu kurallara uymakta güçlük çeken DEHB’li çocuklar, okula adapte olmakta zorlanabilirler ve uyum sorunları geliştirebilirler” diyor Göktuna.

“OKUL SIRALARINDA KIPIR KIPIR OLURLAR”

DEHB, çocukların akademik başarısını nasıl etkiler? Uzman isim, bu etkileri şöyle sıralıyor:

“DEHB’li çocuklar zamanı doğru kullanabilmede sıkıntı yaşadıkları için genellikle okula geç kalırlar, sınavlarını ve ödevlerini zamanında yetiştirebilmekte zorlanırlar.

Çok hareketli oldukları için kendi sıralarında oturmakta zorlanırlar, oturdukları yerde kıpır kıpır olurlar, dersi dinleyemezler. Bazen sınıfın ortasında dolaşmak isteyebilirler ve sınıf arkadaşlarını rahatsız edebilirler. Bu da okulda problem yaşamalarına neden olur.

Sınıfta işlenen dersi dinlemekte güçlük çektikleri, sınavları zamanında yetiştirmekte zorlandıkları ve sınavları hep yarım bıraktıkları için akademik anlamda başarısız olma oranlarında artış görülür.

Dürtüsel oldukları için sınıfta ders anlatan öğretmenlerinin sözünü kesebilirler, kendilerine bir şey anlatmak isteyen arkadaşlarının sözünü kesebilirler, beklemekte zorlandıkları için öğretmenin sorduğu sorulara sıralarını beklemeden, parmak kaldırmadan cevap verebilirler.

Tüm bu durumları ele aldığımızda okuldaki sorunlar git gide büyür, hem çocuğun kendisini hem de ailesini olumsuz yönde etkileyebilir. Hatta DEHB nedeni ile okula uyum sağlamakta güçlük çeken çocuk, ilerleyen dönemlerde okuldan soğuyabilir ve okula gitmekle ilgili sıkıntılar baş gösterebilir.”

Göktuna’ya göre DEHB’li çocuklar ev ödevlerini yapmakta zorlanırlar. Onlar için ödev yapmaya başlamak başlı başına bir sorundur. Ödeve başlayabilse bile zamanı doğru kullanmakta güçlük çektikleri için ödevleri bitirmek normalden çok daha uzun sürebilir. Bunun sonucunda da ödev sorunları nedeniyle anne- baba-çocuk arasındaki ilişki gerginleşebilir ve hatta bazı evlerde hemen her gün ödev savaşları yaşanabilir.

NE ZAMAN UZMAN YARDIMI GEREKİR?

Göktuna, uzmana başvurulması gereken durumları şöyle sıralıyor:

“Akademik olarak çocuğunuz, istemesine ve çabalamasına rağmen derslerinde başarılı olamıyorsa, dikkatini bir konu üzerinde yoğunlaştırabilmekte güçlük çekiyorsa, dikkat süresi çok kısaysa, okulda derslerini takip etmekte zorlanıyorsa, okuduğu bir metinle ilgili sorulan sorulara odaklanamadığı için yanlış cevaplar veriyorsa, komut almakta güçlük çekiyorsa, ani tepkiler veriyorsa, kıpır kıpırsa, hep çok hareketliyse, sınavlarını zamanında yetiştirmekte zorlanıyorsa ve günlük hayatında zamanlama problemi yaşıyorsa, ödevlerini yetiştirmekte zorlanıyorsa ve ödev yaparken dikkatini ödevlerine veremiyorsa (15 dakikalık ödevi 2-3 saat gibi bir sürede tamamlayabiliyorsa) bir uzmana başvurmak gerekir.”

Başta da dedik ya bazı ebeveynler çocuklarına gururla hiperaktif teşhisi koyabiliyor diye… Önemli olan uzmanın gerçekten bu teşhisi koyup koymayacağı… Her çok hareketli çocuk hiperaktif midir?

“Özellikle 2 ile 5 yaş arasındaki çocuklarda aşırı hareketlilik bir düzeye kadar normal kabul edilir” diyen Uzman Psikolog Göktuna, “Bu yaş grubundaki çocuklar, oyun oynarken çabuk sıkılabilirler, bir oyuncağı atıp diğer oyuncakla oynamaya geçebilirler, ebeveynlerini her zaman dinlemeyebilirler, bir aktiviteden diğer aktiviteye geçebilir, konuşurken daldan dala atlayabilir, komut alırken zorlanabilirler. Bu durum, bu yaş grubundaki çocuklarda bir dereceye kadar normal kabul edilebilir ve doğru anne- baba tutumu, disiplin oluşturma teknikleri ile istenmeyen davranışlar söndürülebilir” bilgisini veriyor.

“Bizim çocuk çok hareketli, hiperaktif” diyen anne babalar, şu önemli: Okul yaşlarındaki bir çocuğun çok hareketli olması, DEHB tanısı alması için tek başına bir kriter değil! Uzman Psikolog Göktuna dikkat çekiyor:

“Unutulmamalıdır ki, her çocuğun enerjisini atmak (enerji harcamak) için hareket etmeye ihtiyacı vardır. Çocukların hareket etmeleri ve enerjilerini atabilecekleri oyunları seçmeleri, kendi gelişimlerinin bir parçasıdır. Çocukların kendilerini iyi hissetmek, enerjilerini atmak (enerji harcamak) ve hareket etme ihtiyacını karşılamak için atlaması, zıplaması, koşması, hareket edebilecekleri oyunlar kurması; sosyal, fiziksel ve psikolojik gelişiminin bir parçasıdır.

Ebeveynlere düşen, çocuğun bireysel ihtiyaçlarına ve kişilik özelliklerine uyan, çocuğun hareket ihtiyacını karşılamasına ve enerji harcamasına olanak sağlayan ortamlar yaratmak, spor ve etkinliklere yönlendirmektir.”

“Sizin çocuk da bizimki gibi, kıpır kıpır, hiperaktif. Bunlar hep fazla zekadan” diye aralarında fısıldaşan anne-babalar, gelelim en can alıcı kısma…

Hiperaktif olmak daha zeki olmak anlamına mı geliyor?

“DEHB çocukluk döneminde yaygın olarak görülen bir bozukluk olduğundan, DEHB belirtilerinin parlak zekalı, üstün yetenekli çocuklarda da görülmesi doğaldır. Fakat DEHB ve zeka arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalar, ‘DEHB’li bireyler, DEHB’i olmayan bireylere göre daha fazla ya da daha az zekidir’ hipotezinin doğru olmadığını gösteriyor” diyor Göktuna. Uzmana göre, üstün yetenekli bireylerde DEHB’e benzer ‘sıklıkla hayallere dalma, kurallara uyum sağlamakta güçlük, dikkat sorunları, çabuk sıkılma, uykuya daha az ihtiyaç duyma ve hareketlilik’ gibi özellikler görülebilir, fakat bu belirtilerin hiçbiri DEHB tanısı almak için tek başına bir kriter değildir.

“YALNIZ DEĞİLSİNİZ”

Sosyal hayat için riskleri olduğu gibi olumlu özelliklerin gelişimine odaklanılırsa hayata katkı da sağlayabiliyor DEHB. Önemli olan damgalamanın önüne geçmek.

Seversiniz, sevmezsiniz; ama Paris Hilton doğru bir yerden bakıyor konuya. Öyküsünü paylaşmasının nedenini, tanıyı çevreleyen “damgalamayı” sona erdirmek ve “insanların yalnız olmadıklarını bilmelerinin ne kadar önemli olduğunu fark etmek” olarak açıklıyor.

Aslında derdini şarkı sözleriyle de anlatıyor:

“Anlatıyı değiştirmek – sadece kendim için değil, farklılıklarının bir dezavantaj olduğunu hisseden herkes için.

DEHB benim farklı olmanın sorun olmadığını söyleme biçimim ve aslında sizi durdurulamaz kılan da bu farklılıklar.”

Paris’in ‘süper gücü’ Hiperaktivite
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

ÜLKEM TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
Enable Notifications OK No thanks