ABD Başkanlık Seçimi’nin kazananı Donald Trump, en büyük destekçilerinden milyarder Elon Musk ve Cumhuriyetçi girişimci Viven Ramsways’in “Hükümet Verimliliği Bakanlığı”, yani DOGE Bakanlığı’nın başına geçeceğini duyurdu.
Devlet bürokrasisini önemli ölçüde azaltmayı, federal hükümet çalışanları sayısını düşürmeyi, yıllık 6.5 trilyon dolarlık hükümet masrafını 4.5 trilyon dolar seviyesine düşürmeyi amaçlayan bu yeni kurum; 4 Temmuz 2026’ya kadar görev yapacak.
Donald Trump’a göre devlet içindeki israfı ve dolandırıcılıkları bitirecek olan bu reformist sistem, ‘çağımızın Manhattan Projesi’.
Ancak Manhattan Projesi’nin insanlık için ne kadar yararlı olduğu üzerinden 80 yıl geçmesine rağmen hala tartışma konusu, etkileri de sürmekte.
Manhattan Projesi nedir?
I. ve II. Dünya Savaşı arasındaki gerilimli dönemin en önde gelen aktörlerinden Nazi Almanyası’nın nükleer silah keşfini tamamlama ihtimali, insanlığın efsanevi bilim insanlarından Albert Einstein başta olmak üzere birçok kişiyi endişelendirdi. Einstein ve iş arkadaşı Leo Szilard, II. Dünya Savaşı’nın başlangıç yılı olan 1939’da dönemin ABD Başkanı Roosevelt’e bir mektup yazarak Beyaz Saray’ı, Almanya’nın atom bombası geliştirme ihtimaline karşı uyardı.
Bu mektubun gölgesinde, ABD’nin Pearl Harbour baskınıyla Japonya’ya karşı birçok kayıp yaşamasının ardından Beyaz Saray yönetimi Almanya, Japonya ve İtalya’ya karşı savaşa girdi.
İşte Manhattan Projesi, 1942 yılında federal hükümetin emriyle nükleer silah üretmek için başlatılan gizli bilimsel çalışmanın adı. Projenin başındaki isimse her ne kadar ünlü olsa da Christopher Nolan’ın filmiyle ününe daha çok ün katan Oppenheimer.
Projenin çoğu ABD’nin New Mexico eyaletinde geçmesine rağmen isminin Manhattan olmasının sebebi ise ilk ofisin New York’un Manhattan semtinde olması.
Proje, ABD’nin en önem verdiği projeler arasında ilk sırada yer alıyor. O günün parasına göre 2 milyar dolar, bugünün parasına göre 28 milyar dolar harcandı. 130 bin insan istihdam edildi.
1942’de başlayan proje, üç yılın sonunda tüm dünyayı şok edecek ve gelecek 50 yılı etkisi altına alacak olan nükleer silahın yapımını tamamladı. Almanya’nın ve İtalya’nın teslim olduğu, dünyanın her yerinde müttefik devletlerin (ABD, Birleşik Krallık, Sovyetler Birliği) fiilen güçlü olduğu Ağustos 1945 tarihinde, Pasifik’teki tüm deniz gücünü kaybetmiş Japonya’ya atom bombası ile saldırı gerçekleştirildi. Hiroşima ve Nagazaki’de binlerce insan hayatını kaybetti.
Bombanın etkisi tüm dünyayı şoke etti. Öyle ki, bombanın yaratıcısı Oppenheimer bile dönemin Başkanı Truman’a “Ellerimde kan olduğunu hissediyorum” dedi.
Bombanın geliştirilmesi sırasında Oppenheimer kendisinin ve meslektaşlarının etik tereddütlerini gidermek için onlara, bilim insanları olarak silahın nasıl kullanılacağına dair kararlardan sorumlu olmadıklarını, sadece işlerini yapmakla yükümlü olduklarını söylemişti. Eğer varsa, kan politikacıların eline bulaşacaktı. Ancak bomba kullanıldıktan sonra Oppenheimer’ın bu konudaki fikirleri temelden sarsıldı. Savaş sonrası dönemde Atom Enerjisi Komisyonu’ndaki görevi sırasında, hidrojen bombası da dahil olmak üzere daha fazla silah geliştirilmesine karşı çıktı.
Yeni dünya düzeni, ABD’nin elindeki atom bombasının yıkıcılığının gölgesi altında şekillendi. İnsanlık 1990 yılına kadar iki kutbun, ABD ve Sovyetler Birliği’nin nükleer gerilimi altında savruldu. Soğuk Savaş dönemi, ABD’nin tüm diplomatik temaslarında ‘cebindeki nükleer silahı’ taşıdığı, Amerikan istisnacılığının, yani ABD’nin diğer uluslara kıyasla ayırt edici, benzersiz veya örnek teşkil edici olduğu inancının zirveye çıktığı dönem.
Watchmen’in hikayesi
Manhattan Projesi, ABD popüler kültürünü derinden sarsan bir proje olarak da öne çıkıyor. Bu popüler kültür ürünlerinden en kültleşeni “Watchmen” adlı çizgiroman.
DC Comics’in evreni olan Watchmen, bir süper kahraman evreni. Süper kahramanların çok yönlülüğünü, psikolojik karakter derinliğini ‘gerçekçi’ biçimde yansıtıyor.
1980’li yılların nükleer savaş anksiyetesinin ürünlerinden olan Watchmen evreninde Amerika Vietnam Savaşı’nı kazanmıştır, Nixon hâlâ başkandır ve Soğuk Savaş devam etmektedir. Çizgiromanın baş kahramanı ise Doktor Manhattan. Dr. Manhattan bir deney sonucunda doğaüstü güçler kazanan, kazadan önce Dr. Jon Osterman adıyla fizikçi olarak ordu için fizik deneyleri yapan bir karakter.
1959 yılında deney yapılan içsel alan odasında saatini unutur. Saatini almak için tekrar içeri girdiğinde içsel alan odasının kapısı kendiliğinden kapanır. Manyetik akım başladığında Jon Osterman bu içsel alan içerisinde tümüyle parçalanarak hayata veda eder. Kazadan sonra gömecek hiçbir şey olmadığı için sembolik bir cenaze töreni düzenlenir.
Kazadan 2 gün sonra bir temizlikçi tesisin koridorlarında sadece sinir sisteminden oluşan bir insan silueti görür. Ertesi gün Jon Osterman tesisin yemekhanesinde mavi ve parıldayan bir insan figürü şeklinde belirir. Zekası üstün, madde ve enerjiye dilediğince hükmedebilen bir varlığa dönüşmüştür. Bu olaydan sonra Jon Osterman’a ABD tarafından Dr. Manhattan adı verilir. Dr. Manhattan soğuk savaş döneminde Amerika’nın Rusya’ya karşı en caydırıcı gücü haline gelmiştir. ABD’nin Vietnam Savaşı’nı sadece 8 saatte kazanmasını sağlamıştır.
Yönetmen Zack Snyder, 2009 yılında Watchmen’i beyaz perdeye uyarladı. David Hayter ile Alex Tse’nin senaryosunu yazdığı filmde Malin Åkerman, Billy Crudup, Matthew Goode, Carla Gugino, Jackie Earle Haley, Jeffrey Dean Morgan ve Patrick Wilson yer alıyor.
130 milyon dolarlık bir bütçeyle yapılan film, 185 milyon dolar hasılat elde etti.
Elon Musk Iron Man mi, Oppenheimer mı, Dr. Manhattan mı?
Kamuoyunda, “Iron Man’in gerçek hayattaki karşılığı Elon Musk mı?” sorusu soruladursun, siyasete ‘derinden’ katılan Elon Musk’ın nasıl bir etki yaratacağı meçhul.
Yarattığı silahın etik kaygıları altında ezilen ve silahının şekillendirdiği dünya tarafından yargılanan Oppenheimer mı, yoksa bir bilim insanıyken kontrol edilemez güçlere erişen Dr. Manhattan mı?