İstanbul’un çokdilli kitabeleri

İstanbul'un çokdilli kitabeleri

Bu kadim şehrin sokaklarını arşınlarken bir parça özel dikkat gösterdiğimizde cadde, sokak, mezarlıklarında Türkçe, Arapça, Rumca, Ermenice, İbranice, Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Lehçe, Bulgarca, Süryanice ve hatta Sırpça kitabelere rastlamak işten bile değildir. Kimileri günümüze tüm canlılığı ile ulaşırken bazıları ise üstüne gelişigüzel çekilmiş bir badana fırçası, hoyratça üstünden geçilmiş sıva ve düzensiz monte edilen firma tabelaları ile kablo yumağının arkasından gün ışığına çıkacağı zamanı bekliyor.

Araştırmacı-yazar ve turizm rehberi Yasin Karabacak‘ın bu yıl Haziran ayında ilk baskısını yaptığı “Roma İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne İSTANBUL’UN ÇOKDİLLİ KİTABELERİ” adlı çalışması alanında önemli boşluğu dolduran kitaplardan biri.

“PİYER LOTİ BU EVDE İKAMET ETMİŞTİR”

Kameraman/kurgucu arkadaşım Emirhan Ayhan ‘la birlikte güzel bir İstanbul sabahında Çemberlitaş’ta buluşup Yasin Karabacak’ın gelmesini bekliyoruz. Bir süre sonra Karabacak yanımıza belirince Çemberlitaş’taki Çağlar Apartmanı’na göz atarak Güzergâh’a başlamış oluyoruz. Geçmişte Türkiye’nin en sıkı savunucularından olan ünlü Fransız romancı Piyer Loti’nin yaşadığı binanın giriş kapısı üzerindeki kitabe dikkat çekici.

Çağlar Han

Rehberimiz Yasin Bey, kitabeyi bir çırpıda okuyor bize:

“Türklerin saadet ve felaket zamanlarında necib ve sadık dostu Fransız Encümen-i danişi azasından Piyer Loti bin üç yüz yirmi sekiz tarihinde bu evde ikamet etmiştir. 1328-1910”

Çağlar Han/Çemberlitaş

Kitabenin hattatı 1883-1976 yılları arasında yaşamış olan ünlü sanatkârlardan Mehmed Necmeddin Okyay‘dan başkası değil.

ARNAVUT HAN’IN KİTABELERİNDEKİ AYRINTILAR

Çağlar Han’dan sonra rotamızı Arnavut Han’a çeviriyoruz…

Burası 1882 yılında Lazar ve Manuel isimli Arnavut kardeşler tarafından yaptırılan bir han… Çemberlitaş yakınında yer alan binanın cephesinde farklı dillerde yazılmış kitabeler bulunuyor. Handa bulunan bir kitabe yakın zamandaki restorasyonda açığa çıkmıştı. Han giriş kapısı üzerindeki mermer levhada geleneksel kıyafetler içinde el ele tutuşmuş halde tasvir edilen iki kişinin kabartması göze çarpıyor. Tasvir edilen figürler ellerinde bir sopa ya da baston tutuyor. Etraflarında koç ve koyun gibi hayvan kabartmaları bulunuyor. İki kişinin arasında bir masa yer alıyor ve üzerinde hokka ile divit bulunuyor. Levhadaki tasvirler uğraştıkları işe dair bir gösterge olduğu düşündürüyor…

Söz rehberimiz Karabacak’ta:

TÜRKÇE, ERMENİCE, YUNANCA VE RUSÇA YAZILAR

Kapı üzerindeki levhada da Tanas soyadı okunmakta ve soyadı, hem Yunan hem de Kril harfleriyle yazılmıştır. Belki de aralarında bir bağ vardır. 1904 tarihli Goad Haritası’nda bu hanın adı “ARNAOUT HAN” olarak kayıt altına alınmış. Bu ad, binayı inşa ettiren ve kapı üzerinde tasvirleri bulunan iki kardeşin etnik kökeni ile alakalı olmalıdır diye düşünüyoruz. Peki, kitabede neden Yunan ve Kiril harfleri kullanılmış? Bu sorunun cevabı kardeşlerin tâbi oldukları din ile yakın alakalı… Bilindiği üzere Arnavut toplumunda hem Müslümanlar hem de farklı mezheplere bağlı Hristiyanlar vardır. Bu sebeple geçmişte inanca bağlı olarak farklı alfabelerin kullanımı söz konusu olmuştur. Hanı yaptıran Tanas kardeşler Hristiyanlığın Ortodoks mezhebine mensup olduklarından dolayı buradaki kitabede bahsi geçen harfler tercih edilmiş olmalıdır. Han kitabesinde Lazar ve Manuel Tanas kardeşlerin ad ve soyadlarını okuyabiliyoruz.

Arnavut Han

Restorasyon sonrası han kapı kemerinin üzerindeki cephede bulunan kitabeler görünür hale geldi. Bu kitabelerde Türkçe, Ermenice, Yunanca ve Rusça yazılar var; ancak zamanla yaşanan tahribattan dolayı okunabilmeleri çok kolay değil. Diğerleri ile benzer anlama gelen Türkçe kitabede okuyabildiğimiz kadarıyla şunlar yazıyor: Ustalar Manuel ve kardeşi Lazari Tanaşoğulları Arnavut Yeni Han…

Arnavut Han’la ilgili bilgiler bunlarla da sınırlı değil elbette.

İlgi çekici ayrıntıları kitaptan okumaya bırakarak Güzergâh’a devam ediyoruz…

Biraderler Han

ÇOKDİLLİ KİTABE ÇEŞİTLİLİĞİNİN EN NADİR ÖRNEĞİ

Şimdi belki de İstanbul’un en sayısal olarak en çok kitabelerini barındıran bir mekânın önündeyiz: Biraderler Han…

Biraderler Hanı’ndaki kitabe

Tavukçular Sokak ve Mahmut Paşa Hamamı Sokağı’nın buluştuğu yerde bulunan turuncu-beyaz renkli dış cephe görünümlü Biraderler Han en çarpıcı yapılardan biri diyebiliriz… Rehberimiz buradaki çokdilli kitabe çeşitliğinin başka hiçbir yerde mevcut olmadığını söyleyince dikkat kesiliyoruz… Hanın giriş kapısının üzerinde büyükçe bir tabela kendini hemen hissettiriyor. Burada ‘Koçullu Han No: 23’ yazısı bulunuyor. Ancak bu modern tabelanın üzerinde Osmanlı dönemine ait bir kitabe var. Burada da ‘Biraderler Hanı’ yazıyor. Yasin Bey, hanın asıl adının Biraderler Hanı olduğunu söylüyor. Kitabede bulunan Hicri 1316 tarihi, Milâdi 1898/99 tarihine denk düşüyor.

Biraderler Hanı’ndaki kitabe

“HELAL YOLDAN ÇALIŞIP KAZANAN ALLAH’IN SEVGİLİSİDİR”

Farklı dillerde yazılmış kitabeler han giriş kapısının solunda kalan mağazanın üzerinde cephede duruyor. Üç parça halindeki kitabelerden ortadakiler Arapça ve burada sırasıyla şunlar yazıyor: “El Kâsibü Habibullâh, Aleyke Aynullâh”. Birçok tarihi yapıda rastladığımız bu yazının anlamı ise şu: (Helal yoldan) çalışıp kazanan Allah’ın sevgilisidir. Allah’ın yardımı üzerine olsun”

Arapça kitabının sağında Türkçe ve Fransızca iki kitabe var. Türkçe kitabede “Tarakçı ve Kehribarcı Hacı Âgâh ve Mahdumları” yazıyor. (Mahdum erkek evlat anlamına gelmekte). Bu kitabenin hemen altında aynı sözler Fransızca olarak karşımıza çıkıyor.

Denilebilir ki farklı alfabeler adeta Biraderler Han’da geçit töreni yapıyor. Aynı sırada en solda bulunan kitabelerden üstteki Yunan, alttaki ise Ermeni harfleri ile yazılmış durumda. Yunan harfleri ile yazılan kitabe de bir öncekiler gibi anlama sahip. Ermeni harfler de aynı anlamı sahip olsa da ilginç bir farklılık ortaya çıkıyor. Kitabede Türkçe sözcükler Ermeni harfleriyle yazılmış durumda.

Biraderler Hanı kitabelerinde bir süpriz daha var.

Biraderler Hanı

ÇOK KÜLTÜRLÜ BİR TİCARET ORTAMI

Tüm da bu kitabelerin altında İbrani harfleri ile yazılmış bir kitabe daha bulunuyor. Yakın zamana kadar altında bulunan mağazanın tabelası tarafından bir kısmı işgal edildiği için kitabe görünür halde değilmiş. Medyada hanın ve kitabelerin haberleri yayınlanmasının ardından mecut tabela sökülmüş ve böylece kitabe görünür hale gelmiş. İbrani harfleri ile yazılmış kitabe bir önceki Ermeni harfleri ile yazılmış kitabe gibi Türkçe sözcüklerden oluşuyor. Böylece Biraderler Hanı’nın cephesinde bulunan kitabelerde Arap, Latin, Yunan, Ermeni ve İbrani olmak üzere beş farklı alfabe kullanmış. Toplamda kullanılan dil sayısı ise Türkçe, Arapça, Fransızca ve Yunanca olmak üzere dört adet. Geçmişteki çok kültürlü bir ticaret ortamında neredeyse her kitleye hitap edin bir yöntem olduğunu düşünmek zor olmuyor.

Abud Efendi Han

İÇİNDEN PASAJ GEÇEN HAN

Biraderler Han’daki kitabelerin geçit törenine gördükten sonra bu kez Mahmut Paşa Yokuş Sokak ve Tarakçılar Han Sokağı’nun birleşiminde bulunan Yeni Çarşı; daha ziyade Abud Efendi Hanı adıyla bilinen binanın önündeyiz. Bu ismin kaynağının 1895 yılında binayı inşa ettiren Suriyeli Ahmed Abud Efendi olduğunu öğreniyoruz. Klasik avlulu Türk hanlarının aksine burası pasajlı bir han. Bu pasaj aynı zamanda yukarıda zikrettiğimiz iki sokağın bağlantısını sağlıyor.

Abud Efendi Hanı

Hanın Mahmutpaşa Yokuşu’na açılan kapısı üzerinde Türkçe ve Fransızca kitabeler yer alıyor. Burada binanın adı ve yapım tarihi şu şekilde yazmakta:

İstanbul Yeni Çarşı 1313 – STAMBOUL YENNI-TCHARCHI 1895

Kitabelere dair ilginç ayrıntıları Yasin Bey’den dinlemeye devam ediyoruz:

Yeni Çarşı ya da Abud Efendi Han kitabesinde yazanlar Türkçe kelimelerin o dönemin Fransızca nasıl hecelendiğine dair çok güzel bir örneği teşkil ettiğini kaydedelim. Öte yandan binadaki tek kitabe bunlar da değil. Mimarların adını içeren Türkçe ve Fransızca kitabeler de mevcut durumda. Türkçe kitabe Mahmutpaşa Yokuşu’na bakan, Fransızca kitabe ise Tarakçılar Hanı Sokak yönündeki cephede duruyor. Bu kitabelerden Türkçe olanında şu kayıt düşülmüş:

Abud Efendi Han’ı inşa eden mimarları yazan kitabe…

Mimarları Teohari kalfa Vasiladi ve oğlu Dimitri...

Mimar Teohari için burada ‘kalfa’ unvanının kullanılmasının bir sebebi ise Teohari’nin aynı zamanda üstlenici (müteahhit) olmasından geliyor. 19. yüzyıl öncesinde Osmanlı imar sistemi içerisinde daha çok gayrimüslim mimarları tanımlamak için kullanılan kalfa terimi, münakasa sistemine geçilmesinden sonra bugünkü müteahhit anlamında dolaşıma girmiştir. Diğer cephede bulunan Fransızca kitabede ise şunlar yazıyor:

Abud Efendi Han, Fransızca kitabe

ARCHITECTES THEOCHARI. BASSILADES ET DEMETRE. TH. BASSILADES

Arhitectes, Fransızca ‘mimarla’r anlamına gelmekte. Demetre/Dimitri adından sonra gelen TH, babasının adı olan Theochari’yi belirtmekte. Yunanca’da B harfi Ve sesi verir; ancak Batı dillerinde bu harfin geçtiği sözcükler burada (Bassilades) olduğu gibi B ile yazılmaktadır.

Fesçi Başı El Katip Han

SARAYIN FESÇİ BAŞI TARAFINDAN YAPILMIŞ

Mahmut Paşa Yokuşu’ndan Sultanhamam’a doğru ilerliyoruz.

Osmanlı’da olduğu gibi günümüzde de ticari hareketliliğe sahip olan Aşir Efendi Caddesi üzerinde bulunan Fesçibaşı el-Kâtip Hanı 20. yüzyıl yapısı. 1904 yılında dönemin sarayında ‘fesçibaşı’ olarak görev yapan Ali el Kâtip tarafından yaptırılan hanın mimarı bilinmiyor.

Han giriş kapısı üzerinde bulunan Türkçe ve Fransızca kitabelerde şöyle yazılmış:

Fesçi Başı Han

Fescibaşı el-Kâtip Han 1322 – FESDJİ BACHİ ELKİATİN KHAN

Bu kitabelerin altında aynı zamanda Arapça ve Fransızca olarak hanın inşasının tamamlama tarihi olan Hicri 1322 ve Milâdi 1904 tarihleri var.

Temme fi Rebi’ül-enver (Rebi’ül-evvel 1322’d bitti) F. MAI 1904 (Fini Mai 1904-Mayıs 1904’te bitti)

Fesçibaşı Han’la ilgili notlarımızı çok ilginç bir ayrıntıyı kaydederek noktalayalım: Hz. Peygamberin Rebiü’l-evvel ayında doğması sebebiyle bu ay için ‘en nurlu bahar’ anlamına gelen Rebiü’l-enver adı da kullanılmıştır.

Dilsizzade Han

GÖSTERİŞLİ BİR CEPHE

Aşir Efendi Caddesi üzerinde yürümeye devam ediyoruz. Üstünde bulunduğumuz cadde ile Fındıkçı Remzi Sokağı’nın buluştuğu yerde bulunan Dilsizzade Hanı bizi karşılıyor. Bina 1905 yılında yapılmış. Gösterişli bir cephesi olan yapıda eklektik (karma-seçmeci) bir mimari üslup hemen kendisini göstermekte.

Hanın giriş kapısı üzerinde bulunan eski Türkçe yazılmış kitabede mimarının Ermeni olduğunu anlıyoruz. Şunlar yazıyor:

Mimarı İstephan Hamamcıyan….

Kitabede aşinası olduğumuz ‘zade’ sözcüğü Farsça kökenli ve ‘oğul’ anlamına geliyor. Bu adın günümüz Türkçe uyarlamasıyla Dilsizoğlu desek yeridir. Hanın ön cephesinde, boy seviyesinden bir miktar yukarıda yapının mimarının adını içeren kitabeler bulunuyor. Mermer cepheye yazılan kitabeler şu şekilde:

Mimarı İstepan Hamamcıyan- ARCHİTECTE STEPAN HAMAMDJİAN

RUM MİMARIN TÜRKÇE VE YUNANCA’DAN YAPTIĞI BİRLEŞİM

Aynı bölgede görmeden geçemeyeceğimiz bir bina daha var: Türkiye Han… Aşir Efendi Caddesi üzerinde Basiret Han’ın bitişiğinde bulunan Türkiye Hanı 20. yüzyıla ait son dönem Osmanlı yapılarından biri. Türkiye adı bu yapıya cumhuriyetin ilanından sonra verilmiş olmalı. Hanın giriş kapısı üzerindeki mermer cephede Türkiye Hanı’nı inşa eden Rum mimarların adlarının yazıldığı bir kitabe var:

Mimarlar Yenidünya Kiryakidi – YENİDUNIA & KYRIAKIDES ARCHITECTES

Kitabede adı ilk olarak geçen mimar Aleksandos Yenidünya‘nın asıl adı Aleksandos Neokosmos... Bu soyad, Yunanca neos-yeni ve kosmos-dünya sözcüklerinin birleşiminden oluşuyor. Mimar Aleksandos burada Yunanca orijinal soyadının Türkçe çevirisini kullanarak ilginç bir duruma imza atıyor. Bir dönem ortak çalışan Aleksandos Yenidünya ve Konstantin Kyriakides’in İstanbul’da çok sayıda yapı inşa ettiğini öğreniyoruz.

Bu sebeple çoğu yerde bu iki mimarın adını içeren kitabeler karşımıza çıkıyor.

Türkiye Hanı

BASİRET HANI

Bulunduğumuz yerin hemen yanında bir başka dikkkat çekci yapı da Basiret Hanı… Rehberimizden binanın yakın zamana kadar otel projesi kapsamında restore edildiğini öğreniyoruz.

Basiret Han

Muhtemelen 1900’lerin başında inşa edilen yapının mimarı ise biraz önce gördüğümüz Dilsizzade Hanı inşa eden kişi: Ermeni İstepan Hamamcıyan.

Basiret Han

Binanın Aşir Efendi Caddesi’ne bakan cephesinde üçüncü kat hizasında onun adını içeren iki adet mermer kitabe bulunuyor. Kitabelerde artık aşinası olduğumuz mimarın adı sırasıyla Türkçe ve Fransızca yazıyor:

Mimarı İstephan Hamamcıyan – ARCHİTECTE STEPHAN HAMAMDJİAN

MİMAR VE MÜTEAHHİDİN KİTABEYE YAZILDIĞI BİNA

Aşirefendi Caddesi’nden bir parça yukarı yöneldiğimizde Hacı Kasım Köprüsü ve Köprücü Sokak birleşiminde bulunan Şeker Hanı 1926 yılında inşa edilen erken Cumhuriyet yapılarından biri. Neredeyse bayır diyebileceğimiz eğilimli bir yüzeye başarılı bir şekilde kondurulan yapının giriş kapısı üzerinde yer alan kitabedeki ‘Şeker Hanı 1926’ yazısı bulunuyor. Hanın ana giriş kapısının örten kemerin sol üstünde iki adet kitabe mevcut. Bunlardan ilki mimara ait,b Türçe ve Fransızca olan kitabede şunlar yazıyor:

Valter Grisi Mimar – WALTER GRISCTI ARCHITECTE

“Mimar olarak adı geçen Walter Griseti Malta kökenli olmalıdır” diye anlatıyor rehberimiz Yasin Bey. Konuşmasını şöyle sürdürüyor:

Bu kitabenin altında yer alan ikinci kitabe ise sadece Fransızcadır. Muhtemelen burada da Fransızcanın üzeinde Türkçe yazı da mevcuttu; ancak geçmişte kazınmış olmalıdır. Bugün yeri boştur.

Mecut kitabede şunlar yazmaktadır:

U. FERRARI ING. ENTREPRENEUR

İtalyan kökenli Umberto Ferrari’nin adını içeren kitabede unvan olarak mühendis (ingenieur) ve müteahhit (entrepreneur) kullanılmış. Daha önce gördüğümüz yapılardan farklı olarak Şeker Hanı’nda hem mimarının hem de mühendis-müteahhidin ismini bir arada gördüğümüz nadir örnek…

İtalyan Umberto Ferrari’nin Kadıköy’de yaptığı bina… FOTO: DHA

AŞİNA BİR İMZA

Unutmadan belirtelim ki, Ferrari ismi karşımıza Anadolu yakasında da çıkıyor. İstanbul’un ilk modern hal binası olan ve bir süre konservatuar binası olarak kullanılan ve son olarak 1989’da bir bölümü haldun Taner Sahnesi adıyla tiyatro sahnesine dönüştürülen yapının mimarı da Umberto Ferrari’den başkası değil…

Sadıkıye Han

KIVRIMLI CEPHESİNDE ÇAY REKLAMI

Mısır Çarşısı yolu üzerindeyiz…

Sultan Hamam Caddesi ve Vakıf Han Sokak birleşiminde bulunan Sadıkıye Han 1898/9 yılında inşa edilmiş. Özellikle cephesinde bulunan kıvrımlı tasarım hemen göze çarpan bir yapı. Bu kıvrımlı cephede yukarıdan aşağıya o döneme ait bir çay markasının reklamı var. Türkçe, Ermenice ve Fransızca olarak yazılmış; ancak Fransızca kısmındaki yazılar okunacak durumda değil. Reklamda yazılan İsagulyan Çayı adından da anlaşılacağı üzere, zamanından hanın bu köşesinde dükkanı olan Ermeni çay tüccarı Hovhannes İsagulyan’a ait bir marka.

GÖZ ALICI BİR ÖN CEPHE

Vasıf Çınar Caddesi’nde bulunan Hüdaverdi Hanı 1894 yılında inşa edilmiş. Han kitabesinde bu tarih Rûmi 1210 ve Hicri 1311 olarak yazılmış. Göz alıcı bir ön cepheye sahip han bulunduğu bölgenin en gösterişli yapılardan…

Hüdaverdi Han

Hanın adını ve yapım tarihini kapı kemeri üzerinde bulunan kitabeden öğreniyoruz:

Hüdaverdi Han 1310-1311

Hudâ/Hüdâ Farsça kökenli bir sözlük. ‘Tanrı’ anlamına geliyor. Osmanlı dönemi Allah adının karşılığı için de sıklıkla kullanılmış. Bu haliyle Hüdaverdi, Tanrıverdi ya da Allahverdi anlamlarına geliyor. Muhtemelen hanı yaptıran kişi mütevazı bir tavı sergilemek için böyle bir isi tercihind bulunmuş olması gerek…

EKBERİYYE HAN

Tarakçılar Sokak’ta bulunan Ekberiyye Hanı 1901/2 yılında inşa edilmiş. Mütevazı ön cepheye sahip olan hanın yapım tarihini giriş kapısı üzerinde bulunan kitabe sayesinde ulaşıyoruz.

Kitabede hanın adı Türkçe ve Fransızca şu şekilde yazılmış:

Ekberiyye Hanı

Sene 1319-1317

EKBERIE HAN

Ekberiyye sözcüğünün türediği ‘ekber’ Arapça kökenli ‘çok büyük’ ve ‘en büyük’ anlamlarına gelmekte. Haliyle Ekberiyye en büyüğe ait olan demektir. İlginçtir ki bu isim ayrıca akıllara Muhiyiddin İbnü’l-Arabî’ye nispet edilen tasavvufi ve fikri hareket Ekberiyye’yi getirmektedir. Ancak bu han ya da hanı yaptıranın bir ilişkisi var mıdır bilinmez. Son olarak han kitabesinde yapım tarihi Rûmi 1317 ve Hicri 1319 olarak yazılmıştır.

Güzergâh’ı bugünlük noktalarken İstanbul’un çok dilli kitabelerinin sadece gezdiğimiz bölgelerle sınırlı olmadığını belirtelim ve bu çerçevede gezi yapacak olanlar için Beyazıt, Mercan, Mahmutpaşa, Tahtakale, Eminönü, Sirkeci, Galata, Karaköy, Tophane, Taksim, İstiklal Caddesi, Beyoğlu, Şişli, Beşiktaş ve Adalar’da da yapılabilecek gezilerde kitabelere görmenin mümkün olduğunu söyleyelim.

Exit mobile version